Bir gün tanrı duyguları yaratmış ama bakmış ki bunlar çok yoğun ve güçlü şeyler ve de insanlar bu duygulara hazır görünmüyor. Tutmuş hepsini bir kutuya koymuş ve bir meleğine emanet etmiş. Bu kutuyu ona söyleyinceye kadar açmamasını hatta aralayıp bakmamasını tembihlemiş.
Günün birinde bu meleğin dünyaya inmesi gerekmiş. Öykü bu ya kutuyu yanında götürmemek için bir başka meleğe teslim etmiş ve ona sakın açmamasını yoksa Tanrı'nın anlara kızacağını anlatmış...
Ancak bu melek, kutunun içerisindekileri çok merak etmiş. Biraz aralayıp baksa hiçbir zararın gelmeyeceğini düşünmüş ve kutuyu aralamış. O kutuyu aralar aralamaz duygular birden kutudan fırlamış ve birer birer dünyaya dökülmeye başlamış.
Dünyada insanların değiştiğini, birbirini sevmeye, nefret etmeye, öldürmeye , yüceltmeye başladığını gören ilk melek apar topar dünyadan ayrılmış ve duyguların neredeyse tamamının kutudan çıktığını görünce, kutuyu teslim ettiği meleğin elinden hışımla almış kapatmış.... Ancak kutuda bir tek duygu sıkışıp kalmış, yarısı içerde yarısı dünyada... İşte o duygu UMUT muş. Tüm duygular vaktinden önce dünyaya inmiş ama umudun sadece yarısı inebilmiş. Yani aceleci bir melek yüzünden umut, dünyada hep bir varmış bir yokmuş....
DURUN VE DÜŞÜNÜN !!
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle, kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş.
Doktor çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da, elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp, gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle, "Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm," demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş: "Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?" Babası eve dönmüş ve intihar etmiş. ...
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü anımsayın. Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz; Genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz. İnsan hata yapar. Hepimiz hata yaparız.
Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Durun ve düşünün. Harekete geçmeden önce düşünün. Sabırlı olun. Anlayış gösterin ve sevin.
EĞER BİR ÇOCUK
Eğer bir çocuk tenkitle yaşamışsa kınamayı öğrenir,
Eğer bir çocuk kin ve düşmanlıkla yaşamışsa saldırganlığı öğrenir,
Eğer bir çocuk alayla yaşamışsa, utangaç olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk utanç ve yüzkarası ile yaşamışsa kendini suçlu hissetmeyi öğrenir
Eğer bir çocuk teşvik ile yaşamışsa kendine güvenmeyi öğrenir
Eğer bir çocuk övgü ile yaşamışsa,takdir etmeyi öğrenir
Eğer bir çocuk hakkaniyetle yaşamışsa dürüstlüğü öğrenir
Eğer bir çocuk güvence içinde yaşamışsa sadakat ve itimadı öğrenir
Eğer bir çocuk tasdik edilerek yaşamışsa kendisini sevmeyi öğrenir Eğer bir çocuk arkadaşlık ve onama ile yaşamışsa dünyayı sevmeyi öğrenir.
KONUŞ BENİMLE
Adam fısıldadı, "Tanrım konuş benimle" ve bir kuş cıvıldadı ağaçta ama adam duymadı. Sonra adam bağırdı “Tanrım konuş benimle”.
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı, ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve "Tanrım seni görmeme izin ver" dedi.
Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı. Ve adam bağırdı, "Tanrım bana bir mucize göster!"
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, "Dokun bana Tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla !"
Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü ve adama dokundu.
Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyüp gitti.
ESAS AKIL
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar: Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor:
Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey veriyoruz.
Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.
Siz NE yapardınız?
Adam:
OOO ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük.
Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker. Ders: Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl .
Paraya ihtiyacın yokmuş gibi çalış..
Kimse seni üzmemiş gibi sev..
Kimse seni seyretmiyormuş gibi danset..
Kimse seni dinlemiyormuş gibi şarki söyle..
Cennet dünyadaymış gibi yaşa..
Yönetilecek üç şey : Dilimiz, Huyumuz, Haraketimiz...
Sevilecek üç şey : Yüreklilik, Nezaket, Yardim...
Tiksinilecek üç şey : Kin, Kibir, Nankörlük...
Istenilen üç şey : Sağlik, Dostluk, Engin Bir Ruh...
Uğrunda Savaşilacak üç şey : şerefimiz, Evimiz, Memleketimiz...
Düşünülecek üç şey : Hayat, ölüm, Sonsuzluk...
İyi Düşünün
Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şeye"e
bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yayılın çimenlerin üzerine..... Acele edin....
Er veya geç... Çimenler yayılacak üzerinize...