Bu site Mozilla Firefox İnternet tarayıcısına, 1280x1024 çözünürlük seviyesine uygun dizayn edilmiştir.
   
  Nurettin Torun
  Mevlana'dan inciler
 



A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın, tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme.


Acele şeytan hilesidir, sabır ve tedbir Allah lütfu.


Acı su da, tatlı su da berraktır.
Sakın görünüşe aldanma…
Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır.



Açlık, ilaçların padişahıdır.
Hekimler niye perhiz verir düşünsene.



Adalet nedir? Ağaçlara su vermek.
Zulüm nedir? Dikene su vermek. Her şeyi yerine koymak.
Adalet nimeti yerine koymaktır, su çeken her köke değil.
Zulüm nedir? Yersiz yere koymaktır.
Bir şeyi yerine koymamak, başka yere lâyık olmadığı yere koymak.
Bu sadece belaya kaynak olur.



Adalet taksimcidir, bölüşülecek şeyleri o bölüştürür…
Fakat şaşılacak şey şu ki bunda ne cebir vardır ne de zulüm!



Adam savaşmakla çetin er sayılmaz, öfkelendiği zaman kendini tutabilendir çetin.



Ağır yükün altına giren hamal, başkalarından yükü kapar.



Ağlarım, ağlatırım herkesi.


Ah, tabiatı bize uymayan dostun verdiği ızdıraplardan!
Ah onların, kalbimizde açtığı derin yaralardan…



Ahmak kişinin rüyası, kendi aklına uygun düşer.
Onun rüyası da kendisi gibi kıymetsizdir, hiçbir şeye yaramaz.



Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile, gene aşk yolunu bilemez, şaşırır kalır.



Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar.



Akıl, aşk ve can! Bu üçü üçgendir.
Her derde çare, her yaraya merhemdir.



Akıllı birisinden gelen cefa, bilgisizlerin vefasından iyidir.



Akıl zorunludur; ama insanda, ancak aklın sınırlı olduğunu anlayacak kadar akıl olmalıdır.



Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez,
Fakat söylediği her şeyi düşünür.



Akıllılar önceden ağlarlar; bilgisizlerse işin sonunda başlarını vururlar.
İşin başında sonunu gör de ceza gününde pişman olma.



Akıllılık, denizlerde yüzmeye benzer; yüzenlerin azı kurtulur, onların sonları boğulup gitmektir.
Aşka gelince: O, seçilmiş erlere gemi gibidir; gemideki adam, afete az uğrar.



Aklım her gün tövbe eder.
Nefsim her an tövbemi bozar.
Arada kalmış bîçareyim.
İyi ki Senin kapın var.



Aklın başına gelince pişman olacağın bir işi sakın yapma.






Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap.


Aklın yoksa yandın.
Ya kalbin yoksa, o zaman zaten sen yoksun ki.


Aklını başına al da Hak aşığı ol!
Çünkü aşıklıktan başkası bas ağrısı verir, dert verir, huzursuzluk verir.


Allah için ateşe atılmak vardır, lakin ateşe atılmadan önce kendinde İbrahimlik olup olmadığını araştır.
Çünkü ateş İbrahimleri tanır ve yakmaz.




Allah ile birleşmek demek, senin varlığının O'nunla birleşmesi demek değildir.
Senin yok olmandır.



Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur.


Allah merhalesinde akıl beygirine yol yoktur.


Allah mermere emir vermez.


Allah üstünlük bakımından göz yaşını şehitlerin kanı ile eş tuttu.



Allah yüzünü çirkin yaratmışsa, kendine gel de, hem çirkin yüzlü hem çirkin huylu olma bari.




Allah’a şükür, rızkı artırır.


Allah’a ulaşacak birçok yol var.
Ben Aşk’ı seçtim.


Allah’ım sen kimi dertle hasta etmek dilersen ona ağlayış kapısını kapatırsın.
Kimi de beladan kurtarmak dilersen gönlüne sızlanma ve ağlayış verirsin.



Altın aramıyorum, altın olmaya yeteneği olan bakır nerede ?



Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da nedir ?
Bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.


Altın zekât vermekle fazlalaşır, artar.
Namaz da, insanı kötülükten, fenalıktan, çirkin hareketlerden korur, kurtarır.


Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?


Amaca sabırla varılır, acele ile değil.


Arslanın boynunda zincir bile olsa, bütün zincir yapanlara beydir arslan.


Asıl yar yaradandır, gerisi yaralayandır.


Aslında tesbih, seccade, tevbe, sofuluk, günahtan sakınma, bunların hepsi yolun başıdır.
Hak yolcusu aldandı da bunları varacağı konak sandı.


Aşık adam için başköşe, sevgilisinin kucağıdır.


Aşık hasta olur ama, ölmez.
Ay zayıflar, hilal olur ama, yıldız olmaz!


Aşık ol Aşık, aşkı seç ki sen de seçilmiş olasın.


Aşık olunca, kalbin öyle çok yüksek sesle atar ki;
Aklının sesini asla duyamazsın.


Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.




Aşk acısı taşımayan yürek; Ya Deliye aittir, ya ölüye.


Aşk bir uçurumdan düşmek gibidir, bunun için sevgiliye “yar” denilir.




Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide.
Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!


Aşk dediğin ya Allah’tan gelmeli.
Ya Allah için olmalı.
Ya da Allah’a ulaştırmalı.
Yoksa yerle bir olmalı.


Aşk ebedi olan sevgiden gayrı her şeyi yakmaktır.


Aşk kalbi istila ederek orayı işgal eylediği zaman,
latif olan şeyleri dahi aşıkın gözüne çirkin gösterir.


Aşk makamında “sus”la başlıyor tüm iç yanışlar.
Yak bütün kelimeleri.
Bir kelime kalsın avucunda.
Onu da sımsıkı sar rüzgârlar savurmasın.
Susmak olsun aşkın bir diğer ismi.
Bil ki ne kadar suskunsan aşkın o denli güzel kalacaktır.


Aşk mekansızlık aleminde ıssızlık madenidir; yedi cehennem, onun kıvılcımlarından bir dumandır ancak.


Aşk nasip işidir, hesap işi değil.
Aşk adayıştır, arayış değil.
Sen adanmış ve yanmışsan bu uğurda, aşk sana uzak değil!


Aşk nedir bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor.


Aşk öyle bir saltanat ki, vakti yoktur.


Aşk sevgilisinden başkasını seyre dalarsa aşk değildir, boş bir sevdadır.


Aşk şeriatı, bütün dinlerden ayrıdır.
Aşıkların şeriatı da Allah’tır, mezhebi de.


Aşk vefalı olduğu için, vefalı olan kimseyi satın alır.
O, vefasız adama bakmaz.



Aşk, yüzlerce nazla elde edilebilir.
Aşk vefakar olduğu için vefakar olanı satın alır.
Vefasız adama bakmaz bile




Aşk yolu yetmiş iki milletin inancının dışındadır.
Madem ki senin aşkın,inancın taklitten, gösterişten ibarettir, sen git uyu!.


Aşk yüzünden dert bana deva, cefa da vefa oldu.


Aşk, altın değildir, saklanamaz; aşığın bütün sırları meydandadır.


Aşk, bir uçurumdan düşmek gibi bir şey, işte bu yüzden sevgili’ye “yar” denir…


Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide.
Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!


Aşk, denizi bile bir tencere gibi kaynatır; aşk dağı ezer, kuma döndürür.
Aşk, göğü yüz yerden yarar; aşk sebepsiz, illetsiz olarak yeryüzünü titretir.



Aşk, etinden topuğuna kadar işlemiş bir nasırdır.
Ya canın acıya acıya adım atacaksın ya da canını acıta acıta söküp atacaksın.
Fakat her iki yolda da tek bir gerçek olacak.
Canın çok ama çok acıyacak.


Aşk, her şeydedir ama hiçbir şeyde görünmez.


Aşk, ilahi sırrı keşfeden bir alettir.
 
Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır.


Aşk, saygıya sığmaz, ölçüye gelmez sevgidir.


Aşk, ücreti ve karşılığı olmayan bir hastalıktır, aşk hükmetmez, terbiye eder!


Aşk; Nefsine hakim olan yiğitlerin işidir.


Aşk; sandığın kadar değil, yandığın kadardır.





Aşka yanmalı can dediğin.
Ya canan olmalı ya da canını almalı.
Yar diyemezsin ki herkese içindeki yaran olmalı…
Herkesin de bir yüreği vardır amma yürek dediğin bir başka yanmalı.



Aşkı aşktan başka birşey söndürmez ...



Aşkın hikayesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil,
sessiz sedasız can veren pervanelere sor.


Aşkın yedi şehrini geçtikten sonra hâlâ ilk caddenin ilk sokağındaydık.


Aşkın yüzlerce nazı, yüzlerce ululuğu var.
Aşk, yüzlerce naza katlanmakla elde edilebilir.


Aşksız olma ki, ölü olmayasın.
Aşk ile öl ki, diri kalasın…


AŞKsızların dünyasında yalnız mı kaldın ey AŞK...
Seni kaldıracak, sana kanacak bir dünya var mı dersin?
Giderken bize bir esinti bırak da öyle git!
Kanayan ruhumuza belki merhem olursun...
Mecnunun çölünden, Ferhatın dağından, Keremin külünden ne varsa al götür ey AŞK.!
Ta ki bu hasret biz AŞKsızların, AŞKı unutmuşların yüreğini tutuştursun...!



Ateşin kıvılcımlarıyla al al bir yüzü vardır.
Ama yaptığı kötü işe bak, karanlığı seyret.





Ay vurmuyorsa yüzüne, güneş vurmuyorsa pencerene kabahati ne Ay’da ne Güneş’te ara.
Gözlerindeki perdeyi arala.


Ayakkabının biri ayağına dar gelirse, ikiside işe yaramaz. 


Ayın, geceye sabretmesi, onu apaydın eder.
Gülün, dikene sabretmesi, güle güzel bir koku verir.
Aslanın, sabredip pislik içinde beklemesi, onu deve yavrusu ile doyurur.


Ayıplarım seni ey gönül; hal bilmeze hal sorarsın, bülbül dururken kargadan gül sorarsın.


Ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır.


Ayna ile terazi, birisi incinecek yahut utanacak diye doğru söylemekten sakınır mı, susar mı?
Ayna ile terazi, öyle kadri yüce ve doğru mihenk yerleridir ki sen onlara iki yüz sene hizmet etsen sonra aynaya desen ki “Ben sana bu kadar sene hizmet ettim, hatırım için beni çirkin gösterme”.
Teraziye desen ki “Yalvarırım sana, fazla tart, eksiğimi açığa vurma”.
Onlar sana cevap verir de derler ki “Zavallı, herkesi kendine güldürme, alemi kendine maskara etme” .
Ayna ile terazi hile bilmezler, yalan söylemezler.
Doğruluktan ayrılmayan ayna ile terazi derler ki “Allah gerçeklerin bizim vasıtamızla tanınması, anlaşılabilmesi için kadrimizi yüceltti, bizi bu işte görevlendirdi.
Bu doğruluğumuz olmasaydı, gerçeği olduğu gibi ortaya koymasaydık bizim ne değerimiz kalırdı?
İyilerin güzellerin yüzlerini nasıl görür, nasıl gösterebilirdik?”



Aynada bir şekil görürsün hani, senin şeklindir o, aynanın değil...



Aynanın berraklığını yüzüne karşı söylersen, ayna hemen buğulanır, seni göstermez olur


Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.

 
Ayrılık içinde insanın gözünü açıp kapayıncaya kadar geçen zaman yıl gibi gelir.



Bağış, kine merhemdir.



Balığa denizden başkası azaptır.



Başkalarının bahtiyarlığına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına gıpta ediyorlar.



Başın ırmağın suyuna daldı mı, suyun rengini nasıl görebilirsin ?


Başta dönüp koşan nice bilgiler, nice hünerler vardır ki, insan onunla baş olmak isterse, baş elden gider.
Başının gitmesini istemiyorsan ayak ol.


Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar.
Ama unutma ki, rengârenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar.



Bazen diyorum ki; “ne olacak söyle gitsin”..
Sonra diyorum; “Söyleyince ne olacak, sus bitsin”



Bazı yanlışlar zaferin taksitleridir.


Bedenin, gönül kâbesine giden bir devedir!
Sen, eşekliğinden ötürü, gönül kâbesine gidemedin; yoksa, binecek eşeğin olmadığından değil!



Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler. Her testide ne var? Sen ona bak.


Ben aşkı olmayan kişinin insanlığını inkar ederim.


Ben hiç dilek tutmadım, hep dua ettim.  
Ömrün ömrüme nasip olsun diye! 



Ben kilitten seslenen bir kapı anahtarı gibiyim sanki.
Sanır mısın ki benim sözüm sadece bir sözdür.




Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim (Kuluyum),
Ben Hz. Muhabbed'in ayağının tozuyum (toprağıyım),
Biri benden bundan başkasını naklederse,
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım (şikayetçiyim, bezmişim)




Ben, İnsanlara faydam dokunsun diye bu dünya zindanında kalmışım.
Yoksa hapishane nerede, ben nerede?
Kimin malını çalmışım?



Bencillik, gözüne takılmış ayna gibidir.
O gözler nereye bakarsa baksın kendinden başkasını göremez.





Bendeyim Kur’ân-a candan tende can durdukça ben,
bir küçük toz zerresiyim ben Muhammed yolunun,
kim ki bundan başka bir söz nakleder ise benden,
bezmişim billâh hem ondan hem sözünden onun…




Beni bir ben bilirim, bir de Yaradan.
Bana bir ben lazımım, bir de Anlayan.


Beni yabancı saymayın, buralıyım ben
Kendi evimi ararım sizin sokağınızda
Düşman değilim , öyle görünsem bile
Aslım Türktür Hintçe (Farsça) konuşsam bile.


Benliği hor ve hakir kılıp insanı yükselten, aşk ve sevgidir.
Onsuz bütün beden tamahtan ibarettir.
Tamah ise alçaltandır.
Sevgi ve şefkat insanın, öfke ve şefkat hayvanın hasletleridir.
Sevgide güneş gibi; kusurları örtmekte gece gibi ol.



Beri gel beri!
Daha da beri!
Niceye şu yol vuruculuk?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik ?


Bil ki..
Domuzların önüne elmaslar serilmez,
Mücevherden ancak sarraflar anlar başkası bilmez,
Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir cam da,
Sana bakan kör ise kendini camdan sanma.


Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir.
Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.



Bilginin, iki kanadı vardır, şüphenin tek.



Bilgiye ulaştı mı ayak, kanat olur.



Biliyorum, sığmazsın hiçbir yere bu sevdayla, dünya sana dar.
Ama dayan gönlüm!
Dayan ki her gecenin mutlaka bir sabahı var.




Bir adamın camilere alıştığını görürseniz, imanlı olduğuna şahitlik ediniz.


Bir aşk yüzünden elbisesi yırtılan, hırstan ayıptan adamakıllı temizlendi.


Bir dua gönder bana can evinden gizlice..
Hal olur, lal olur, derdime derman olur…


Bir gönülde aşk ve sevgi ateşi yoksa, o kişi karanlıklarda, Allah’ın nurundan habersizdir.


Bir horluk görür görmez aşktan kaçıyorsun sen; aşkın yüzlerce nazı var, yüzlerce ululuğu.


Bir insan bilmiyorsa ne istediğini, hem seni ziyan eder, hem kendini…
Dibini görmediğin suya dalmadığın gibi, emin olmadığın sevgiye teslim etme kendini…


Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini,
Neye güldüğünden ise zekâsını ve seviyesini anla.




Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi.
Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı.
Adam dedi ki “Güzelim, emin ol… sen benim üstüme bineceksin.
Ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir ibneyim.
Deveye biner gibi bin üstüme, sür.”
İnsanların suretleriyle mânaları da işte böyledir.
Dışardan adam görünürler, içerden melûn Şeytan!
Ey Âd gibi ipiri adam, sen rüzgârın tesiriyle dalın vurduğu davula benziyorsun.


Bir katre olma, kendini deniz haline getir.
Madem ki denizi özlüyorsun katreliği yok et gitsin.



Bir kimseyi tanımak istiyorsan, düşüp kalktığı arkadaşlarına bak.



Bir kişi Allah’tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa;
Allah da onu başkasına muhtaç etmez.



Bir köpeğin önüne bir çuval şeker koysan bile, onun gönlü yine leş peşindedir.
Şekerden ne anlar o?


Bir kötülük yaptıktan sonra pişmanlık hissetmek,
Allah'ın inayet ve muhabbetine mazhar olmanın delilidir.



Bir kuyudan her gün toprak çeker, her gün orayı kazar, eşersen, sonunda arı duru suya ulaşırsın.



Bir lağımın pis kokusunu koklamak, ruhu kokuşmuş zenginlerle sohbetten yüz misli iyidir.



Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.



Bir renk yüzünden meydana gelen aşklar aşk değildir; sonunda kayıp olur gider.


Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak aramamak demektir.


Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz.
Suyu başına döksen, başı kırılmaz.
Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan,
Toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek.


Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.


Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil.


Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini,
Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil.


Biz, tulumla, küple, testilerle tatmin olmayız.
Bizi çekip ırmağımıza götürün.




Bize gözün değil, gönlün gördüğü yürek gerek.






Bizi bilen bilir, bilmeyense kendi gibi bilir.



Bizi bizden başkası zaten ayıramazdı.
Bize bunu bizden başkası yapamazdı.
Ah be sevgili; hamdım belki ama piştim yandım.
Zaten beni senden başkası yakamazdı.



Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil.


Bizim sözlerimizin hepsi nakit, başkalarınınki nakildir.
Nakil, nakdin fer’idir.


Bizim şeklimiz o denizin dalgasıdan yahut ıslaklığından ibarettir.
Suret o denize ulaşmak için neyi vesile ederse etsin,
Deniz; sureti o vesile yüzenden daha uzara atar.
Gönül, kendisine sır vereni; ok kendisini uzağa atanı görmedikçe.


Bu dünya geçicidir; aradığını, geçmeyen dünyada ara.
Görünüşün, şeklin sıfırdır senin; dilediğini, mânâdan dile.


Bu dünya pazarında sermaye altındır, 
Oradaki sermaye ise aşktır; yaşlı iki gözdür.



Bu dünyada başa gelen bela lokmalarını yiyip sindirmeyen ilahî aşka ulaşamaz.


Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?


Burnuna sarımsak tıkamışsın, gül kokusu arıyorsun.


Bülbül, güle aşık, halbuki esasen gül kendisine aşık, kendi aşkını aramakta.



Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları.
Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?


Bütün cihanı araştırdım, iyi huydan daha iyi bir liyakat görmedim.


Bütün kâinat birbirine sevgi ile bağlanmış.


Büyük Allah’tan bizler niye terbiye isteriz?
Çünkü terbiyesizler, Allah’ın lütfundan mahrumdurlar.
Terbiyesiz, yalnız kendine kötülük etmez, bütün utanç ve erdem ufuklarını ateşler.



Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.


Cahil kişi gülün güzelliğini görmez, gider dikenine takılır.


Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır.


Cahille sohbet etmek güçtür bilene, çünkü cahil ne gelirse söyler diline. 


Can ararsan can olursun.
Av için yemek ararsan yemek olursun.
Neyi ararsan o olursun.


Can konağını aramadaysan, cansın;
bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin,
bir damla su arıyorsan susun,
zulmün peşindeysen zalimsin,
aşkı arıyorsan aşıksın.
Gönlün neye kapılmışsa O’sun sen.
Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir.


Can ve gönül de yani kalpte hakikat coşkunluklarını kaldıracak takat,
Kulakta da bunu işitecek istidad yoksa, ben kime ne söyleyeyim?


Can, aşktan binlerce edep öğrenmede, öylesine edepler ki mekteplerde okunup öğrenilmesine imkan yok.


Canım bedenimde oldukça, kulum, köleyim,
Seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım.
Birisi sözlerimden bundan başka söz naklederse,
O kişiden de bezmişim ben, o sözden de.


Canımız hayvan canından daha üstündür, neden?
Çünkü daha fazla biliyoruz.
Meleklerin canı da bizim canımızdan üstün.
Çünkü onlarda hissi müşterek yoktur.
Ehil olanların canlarıysa meleklerin canlarından üstündür,
Şaşkınlığı bırak!
Melekler, Adem’e secde ettiler,
Çünkü onun canı, meleklerinkinden üstündür.
Üstün olmasaydı secde ederler miydi?
Üstün olanın daha aşağı mertebede bulunana secde etmesini emretmek doğru bir şey değil değildir, yaraşmaz.



Canları yol bilir, yol gösterir bir hale getir.


Cebi zengin fakat ruhu fakir olan insanın hali çok rezil!
Çünkü o; herşeyin fiyatını bilir, değerini değil.


Cenab-ı Hakk kâfir için necis dedi. Fakat dikkat et ki; kâfirlerin dışı pis değildir.
O pislik onların din ve ahlakındadır.



Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir.


Cübbe ve sarık ile alimlik olmaz.
Alimlik, insanın zatında bulunan bir hünerdir.





Çalınan her kapı hemen açılsaydı, ümidin sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.


Çalış çabala da nura ulaş.
Pekmez içinde ne kaynatılırsa pekmez lezzeti alır.
Havuç, elma, ayva, ceviz pekmezde kaynasa pekmez tadı alır.
Bilgi nura karışırsa inatçı ve kötü kişiler bile bilgiden nur bulur.


Çıplak geldik; giyindik, soyunduk, gidiyoruz. 


Çirkinlikle güzelliği görünüşle değil, akılla ayırt edin.


Çok insan gördüm, üzerinde elbisesi yok. 
Çok elbise gördüm, içinde insan yok.



Çünkü insan, kendisi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibarettir.


Daima başkaları için ağlayıp durma.
Bir köşede oturup, biraz da kendin için ağla.


Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Dedim ki: Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur.


Demirciliği bilmiyorsan, demirci ocağından geçerken sakalın da yanar,saçında.


Denizde inciler derinde olur.
Çerçöp sahilde olur.



Denizden bile yerine su koymadan devamlı su alsan, bu işin denizleri çöle çevirir.


Denizin dibinde incilerle taşlar karışık olarak bulunurlar, övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunurlar.


Derdini sade anlatan adam dertlidir. 
Güzel anlatan edebiyatçı,
Haliyle anlatan aşık,
Tebessümüyle örten âriftir!



Dert, Allah'ı gizlice çağırmana sebep olduğundan bütün dünya malından yeğdir.
Dertsiz dua soğktur.
Dertli dua ve niyaz, gönülden aşktan gelir.



Dert, insana yol gösterir.


Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.





Dertli bir adamın tereddüt ve dumanlarla dolu bir gönül evi vardır, 
Derdini dinlersen o evde bir pencere açmış olursun.



Dertsiz dua soğuktur, bir işe yaramaz,
Dertli dua gönülden, aşktan gelir.


Dertten eline fırsat düşmediği için uyur.
Derdin bitince çıkar hemen.
Hüner; dertsizken de nefsi uykuda tutmadadır. 



Dışarıdan ışık kaynağı olmazsa, gözler renkleri farketmez, kör olur gider.


Dıştaki ateş suyla söner.
Şehvet ateşi, parladıkça parlar, adamın yüzünün suyunu yerlere döker.


Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür.
Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.


Dil can kapısının perdesidir.
Yel, perdeyi kaldırdı me ne var, belirir bize




Dil tencerenin kapağına benzer.
Kıpırdadı da kokusu duyuldumu ne pişiyor anlarsın.


Dil kalbin aynası derler.
Çöl ve kum misali.
Dalgalanıyor kalbim, dağılıyor kelimelerim.
Dilim suskun.
Yüreğim seni bana getirmeyen yollara küskün.
Ey benim canım!
Ey benim ay yüzlü sevgilim!
Senden gelen bela bana candan tatlıdır.
Bu yüzden ben, tatlı canı bıraktım.
Varsın senin için yansın, yakılsın.


Dilin anlatışı aydınlatır,
aydınlatır ama dile düşmeyen,
söze gelmeyen aşk,
daha da aydınlanır.


Din düşmanlarının başına kılıç ol,
kurt gibilere ateş saç;
çünkü onlar, Yusuf düşmanıdırlar.


Dinin aslını anlamaya imkan yoktur, ona ancak hayran kalınır...


Diri aşk, ruhta ve gözdedir. Her anda goncadan daha taze olur, durur.
O dirinin aşkını sez ki; bakidir ve canına can kadan içkiden sana sakilik eder.


 
Doğru olsam ok gibi yabana atarlar beni,
Eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni,
Hiç keder elem etme, boş yere matem etme,
Düşmanlarını tanı, uzak dur, sitem etme,
Ne fakiri aç gördüm ne zengini tok,
Hedefine varır elbet doğru ok.



Doğrudan nasihat, kişiyi yaralar.


Doğruların yemin etmeye ihtiyacı yoktur.


Doğruluk, her duygunun uyanıklığıdır.
Bu surete duygulara zevk munis olur. 


Doğruluk, Musa'nın asası gibidir.
Eğrilik ise sihirbazların sihirine benzer.
Doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğrilikleri yutar.


Dosta dostun zahmeti ağır gelir mi?
Zahme: içtir, ruhtur.
Dostluksa onun derisine benzer.
Dostluk nişanesi beladan, afetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değilmidir.
Dost altın gibidir.
Bela da ateşe benzer.
Halis altın, ateş içinde saf bir hale gelir.



Dostluk son demdedir.


Dosttan, yakınlardan gelen bir cefa, düşmanın üçyüzbin cefasına bedeldir.



Dostun yanına hediyesiz gitmek, buğdaysız değirmene gitmek gibidir.


Dua ve ibadetAllah ile olmaktır.
Allah ile olan kimse için ölüm de, ömür de hoştur.



Durma!
Çabuk gel.
Gelmem deme!
Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır.
Dostum, senin şanına sadece gelmek yaraşır.


Duydum ki gıybetimi yapmışsın, yüzüme söylemekten kaçmışsın.
Benim gibi bir acizden korkmuş Allah’tan korkmamışsın.


Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim.
Bu gün ise bilgeyim, kendimi değiştirdim.






Dün çimen benim ayaklarımın altında idi bugün üstümde bitiyor.
Görüyor musun?
Toprak günahlardan başka herşeyi örtüyor.



Dün geçti gitti.
Dün gibi, dünün sözü de geçti.
Bugün yepyeni bir söz söylemek gerek.



Dünya Allah'ın kahır yurdudur.
Kahrı seçtiysn kahır'a göre dur!



Dünya alimin kıymetsiz oyuncağı, delinin de değerli salıncağıdır.


Dünya hasta ve mahpus olunca, hastanın fani olmasına şaşılır mı?


Dünya köpüktür.
Allah sıfatlarıysa denize benzer.
Fakat şu cihan köpüğü, denizin arılığına, duruluğuna perdedir.


Dünya malı, bedene tapanlara helaldir.



Dünya mülkü, bedene tapanlara helaldir,
Bizse zevali olmayan aşk mülkünün kullarıyız.
Ne mutlu o kişiye ki, bu yurttan vazgeçti, 
Çünkü ecel, bu yurdu yıkar; bu padişahlığı bozar gider.


Dünya sevgisi, dünya geçimiyle savaşma yüzünden sana o ebedi azabı ehemmiyetsiz gösterir.
Ölümü bile ehemmiyetsiz bir hale getirirse bunda şaşılacak ne var ki ?
O sihriyle bunun gibi yüzlerce iş yapar.




Dünya tuzaktır.
Yemi de istek.
İstek tuzaklarından kaçının.



Dünya, kendisini yeni gelin gibi gösteren, cilveler eden, kokmuş bir koca kadındır


Dünyadan geçen kişiler de yok olmamışlardır, fakat Allah sıfatlarına bürünmüşlerdir.
Onların sıfatları, Hak sıfatlarına karşı, güneşin karşısındaki yıldızlara dönüşmüştür.




Dünyanın en güç işi bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken, başka birinin nasıl yapamadığını ses çıkarmadan seyretmektir.


Dünyaya demir atmış Karun'u, yer çekti, yuttu.
Ulular ulusu İsa'yı gök çekti yüceltti.



Düşüncen gül ise sen gül bahçesisin, diken ise dikenliksin.


Ecel verileni almadan önce, verilmesi gereken her şeyi vermek gerekir.


Eden kendisine eder.
Yapan bulur ve çeker.
Unutma!
Kazanmak koca bir ömür ister!
Kaybetmeye ise anlık gaflet yeter.


Edepli edebinden susar, edepsiz de ben susturdum zanneder…


Eğer baş, muhabbet ile dolmamışsa, o baş kuyruktan geridedir.


Eğer dostun yoksa niçin aramıyorsun.
Eğer dost buldunsa niçin sevinmiyorsun.


Eğer müslümanca yaşamak istersen Kur’ân’a sarıl,
Çünkü, onsuz islami hayat mümkün değildir.


Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki, sen cansın.
Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin.
Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki, aradığın ancak sensin sen.


Eğri ağacın gölgesi de eğridir.


Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır.


Ekmek, beden hapishanesinin mimarıdır.


Elbet bizde biliriz lafı en inceden dokundurup, içini acıtmasını lakin kıyılıyoruz ama kıyamıyoruz sevdiklerimize işte.


Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir.
Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder.


Eşeğin ardını öpmekte bir tat, tuz yoktur.
Faydasız yere sakalını, bıyığını kokutur.


Eşek, suyun kadrini bilseydi, ayak yerine baş koyardı ırmağa.




Eşekten şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir.


Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi.
Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.



Ey arkadaş, sufi, bulunduğu vaktin oğludur.
Bu iş yarın olsun yarına kalsın demek, tarikat anlayışına uymaz.


Ey can; aklını başına devşir.
Ölümden korkup kaçarsın ya, doğrusu sen kendinden korkarsın.



Ey Can; hiç kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,
Ya on
u kaybedersin ya da kendini mahvedersin.
 
Ey can; kimseyi kırma.
Sözden ağırı yoktur.
Beden çok yükü kaldırır ama gönül her sözü kaldıramaz!.


Ey canımın canı, ey benim yüzlerce cihanım,
Aklını başına al da, şu içinde bulunduğun zamanın kıymetini bil.



Ey çaresiz âşık!
Bir bak bakalım senin değerin ne kadar?



Ey gönül! Gülü seviyorsan dikenini de seveceksin,
deryayı seviyorsan dalgalarını da seveceksin,
vuslatı seviyorsan firakını da seveceksin,
sevgiliyi seviyorsan nazını da seveceksin,
hayatı seviyorsan ölümü de seveceksin.


Ey gönül!
Ne tuhaf değil mi?
Bir ömür, şah damarından daha yakın bir Sevgiliyi aramakla geçiyor.


Ey gönül ses etme, bekle.
Ya nasip de rabbine bırak...




Ey İnsan!
Kaf Dağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün.
Unutma her şeyin bir hesabı var; üzdüğün kadar üzülürsün.



Ey kardeşim!
Sen fikirden ve düşünceden ibaretsin.
Senin varlığın bunlardandır.
Geri kalan sinir ve kemiktir ki, onlar hayvanlarda da vardır.



Ey Müslüman, edep nedir diye sorarsan, bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektedir.
Kimi " falan adamın huyu kötü, tabiatı fena" diye şikayet eder, görürsen bil ki, bu şikayetçinin huyu kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir. 




Ey özden habersiz gafil! Sen hala kabukla öğünüyorsun!


Ey Sevgili..!
Gönlümü aldın götürdün;
Bari, benim canıma kasdetme, benim yaptığımı sen bana yapma..!
Derdimi, sana gönderiyorum; ona bak..!
Eğer saf ve temiz değilse, ona derman etme..!



Ey sevgili...
Heyben acıyla dolar da nefes alamazsan gel..!
Huzur bulacağın kıyılarım senindir...
Umutların solar kurur da su bulamazsan...
Beraber sulayalım gözyaşlarım senindir...
Kanadın kırılır da maviye uçamazsan ne güne duruyor al..!
Kanatlarım senindir...
Çaresiz çilelere bir umut bulamazsan kendime ettiğim dualarım senindir...


Ey sevgili,
İlacımda sensin, çaremde sensin.
Yüz parça olmuş gönlümün nu da sensin.
Çaresiz gönlüm de, senden başka ne varsa hepsi yok oldu,
Beni kimsesiz bırakma gel....


Ey şems...!
Varlığın bana yetmiyorken, yokluğunla avunmak zorundayım...! 
Ya al götür kalanımı, ya da gel, tamamla eksik kalan yanımı.







Ey Tanrı kitabının nüshası insanoğlu!
Sen, kainatı yaratan Hakk’ın güzelliğinin bir aynasısın!


Ey zulümle bir kuyu kazan!
Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.



Farzet ki, yazdıklarımı anlayabildin.
Ya anlayamadıkların?
Ya yazıp da sildiklerim?
Ya yazamadıklarım?


Filozofların felsefesi, insanoğlunun zan ve şüphesini artırır.
İslam’ın hikmeti ise, insanı yücelere ulaştırır…


Fikir ona derler ki bir yol açsın.
Yol ona derler ki bir gerçeğe ulaşsın.



Firavun, yüzbinlerce çocuk öldürttü,
Aradığıysa evinin içindeydi.




Gece esen ve suçsuzların ahına karışan yüz rüzgarı olmak isterdim.



Gel,gel, ne olursan ol yine gel.
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel.
Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.




Gelin bağa yeşiller kuşanan doğayı görün.
Her köşede bir çiçek dükkanı açan doğayı görün.
Güller gülerek sesleniyor bülbüllere:
Susun, susarak doğayı görün.


Gelmez sana bir ziyan bu aşktan gönlüm!
Can gitse de korkma başka bir candır ölüm.


Geminin içindeki su, gemiyi batırır.
Geminin altındaki suysa, gemiye arka olur.



Gençliğin aynada göremediğini,yaşlılar bir tuğla parçasında okurlar.


Genişlik, sabırdan doğar.


Gerçek aşkta ne vefa vardır, ne cefa.


Gerçek kokusuyla ahmağı kandıran yalan sözün kokusu,
Miskle sarımsak kokusu gibi, söz söyleyenin soluğundan anlaşılır.



Gerçekten de Mesnevi, Alemlerin Rabbi tarafından ilham olunmuş bir kitaptır.


Gerek yok her sözü laf ile beyana.
Bir bakış bin söz eder, bakıştan anlayana.


Geveze birine sır söylemek,
Kırık testiye su koymaya benzer.





Göklerin yolu, İçtedir, gönüldedir, sen aşk kanadını aç,
Aşk kanadı kuvvetli olursa merdiven arama derdi kalmaz.


Gökyüzünde, yıldızlar arasında parlak ay nasıl görünürse
Aşık da yüzlerce kişi arasında öyle görünür, o göründümü herkesin parlaklığı söner.



Gönlü ışık yakmayı, aydınlanmayı öğrenen kişiyi, güneş bile yakamaz.
Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen benliğini yakıver.



Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme.
Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime,
Dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kzıyor gönlüme...


Gönül aynası dünya sevgisi tozundan, nefsani arzulardan temizlenir,
Pak ve saf bir hale getirilirse, orada su ve toprak nakışlardan başka şeyler görürsün.
Gönül aynasında hem resmi, nakşı görürsün; hem de resmi ve nakşı yapanı;
Hem devlet, saadet yaygısı seyr edersin; hem de onu yayanı ve döşeyeni.



Gönül aynası saf olmalı ki orada çirkin suratı güzel surattan ayırt edebilsin.



Gönül ehlinin ilimleri, kendilerini taşır.
Tan ehlinin ilimleriyse kendilerine yüktür.
Gönle uran, adamı gönül ehli yapan ilim; insana fayda verir.
Yalnız tene tesir eden, insanın malı olmayan ilim yükten ibarettir.



Gönül kazanmak istiyorsan, sevgi tohumu ek.
Cenneti kazanmak istiyorsan, yollara diken serpmekten vazgeç!




Gönül, ne tarafı işaret ederse, duygu da eteklerini toplayıp o tarafa gider.



Gönül nuru olmayan gönül, gönül değildir.
Bedende ruh yoksa topraktır.




Gönül, han değil dergâhtır.
Paldır küldür girip çıkılmaz, günahtır! 
Gönüllerini Allah’ı anarak, iyi işler yaparak cilalamış, parlatmış olanlar renkten ve kokudan kurtulmuşlardır.
Onlar, her an, işlerinde bir hoşluk, bir güzellik hissederler.
Onlar bilginin şeklini, dış yüzünü, kabuğunu bırakmışlar da,
Mánásını ve özünü almışlar ve ayne’l-yakin bayrağını yüceltmişlerdir.
Düşüncelerden, duyguların yükü altından kurtulmuşlar da aydınlığa kavuşmuşlardır.
Benliklerini Hakk uğruna kurban etmişler, irfan denizi kesilmişlerdir.
Herkesin korktuğu, ürktüğü, kaçtığı ölüme karşı, Hakk aşıkları, acı acı gülümser.
Kimsecikler onların gönüllerine bir zarar veremez, zira zarar sedefe gelir, içindeki inciye gelmez.

Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin.


Göz iki, kulak iki, ağzımız ise tektir.
Çok görüp, çok dinleyip, az konuşmak gerekir.



Göz olgunlaştı mı, temeli, özü görür.
Ama kişi şaşı oldu mu parça buçuğu görür ancak.




Göz, akıl ve kulağın berrak olmasını istiyorsan sen, tamah perdelerini yırt.




Gözüm toprak olacak, ama gönlüm daima aşk kokacak. 




Gözünün cevherini nerede eskittin,
beş duyunu nerelerde kullandın.




Gözünüzü açıp Kur’ân’a bakınız.
Allah kelâmı olan kur’an’ın tüm ayetleri edep öğretmektedir.




Gözyaşının bile görevi varmış; ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış.



Gübre olup bostanın gönlüne giren pislik, yok olur gider de pislikten kurtulur, kavunun, karpuzun lezzetini arttırır.




Gül solup, gül bahçesi harap olduktan sonra gülün kokusunu nereden duyabiliriz ? Gülsuyundan!



Gülene neden gülüyorsun diye sorulmaz, ama ağlayana sorulur.



Güller güzeldir. Dikeni acıtır derler.
Neden acıtsın ki tutmasını bilince eller. 




Gülü gülene ver, kalbini sevene ver.
Sevmek güzel şeydir kıymet bilene ver.




Gülün dikene katlanması, onu güzel kokulu yaptı.



Gümüşün dışı aktır, berraktır ama onun yüzünden el de kararır, elbise de.



Güneş herkesin üzerine eşit doğar ama gül başka, leş başka kokar.


Güneş olmak ve altın ışıklar halinde ummanlara ve çöllere saçılmak isterim.


Güneşin ışığı pisliğe vursa bile pislenmez, ışıktır o.


Gürzü kendine vur. Benliğini, varlığını kır gitsin.
Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.



Güzel söyle de halk, yüzyıllar boyunca okusun.
Tanrı’nın dokuduğu kumaş ne yıpranır, ne eskir.



Güzel üslupla söz söyleyenleriz,
Mesih’in talebesiyiz,
Nice ölülere tuttuk da can üfürdük biz.



Güzel yüz aynaya âşıktır.


Hacca gideceksen, bir hac yoldaşı ara.
İster Hint'li olsun, ister Türk, ister Arap.
Şekline, rengine bakma, maksadı ne, ona bak.


Hadi yaramı sarmaya merhemin yok.
Yalandan da olsa gönül alamaz mısın?



Hak’tan bahar fermanı gelmedikçe, toprak sırrını açmaz.


Hangi tohum yere ekildi de bitmedi, ne diye insan tohumunda böyle bir şüpheye düşüyorsun?
Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu, testiler her an ona gelmeye can atar.



Hani bir hayvan vardır, porsuktur adı.
Dayak yedikçe semirir, büyür, köteği yedikçe daha iyileşir, sopa vuruldukça semirir.
İnsan da gerçekte porsuktur, çünkü o da dert, mihnet sopasıyla büyür, semizleşir.



Hayat bir nefestir, aldığın kadar.
Hayat bir kafestir, kaldığın kadar.
Hayat bir nefestir, daldığın kadar.





Hayat sana arka arkaya dikenlerini gösteriyorsa sakın üzülme, aksine sevin.
Çünkü çok yakında gülü de gösterecektir.


Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir.
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır.


Hayatının gidişi, Muhammed’in sünnetinden sapmasın.
Onu bırakma! Aklına ve hünerine az güven!


Hayatta muvaffak olmak için üç şey lazımdır:
Dikkat, intizam, çalışma.



Hazine, eziyet çekene, çalışıp çaba gösterene gözükür ...



Hem gam çağında, hem esenlik çağında Allah’a dayanmadan,
Tümden ona teslim olmadan başka her şey düzendir, tuzaktır.




Her birimiz tek kanatlı melekleriz ve bizler ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz.



Her dil, gönlün perdesidir.
Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.




Her görünen şeyin faydası, faydanın ilaçlarla gizli oluşu gibi o şeyin içinde gizlidir.



Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım, 
Ne kadar söz varsa düne ait… 
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…  



Her hasta arar derdine dermanını elbet,
Aşık ise, ateşle yanıp, inlemek ister.



Her insan bir alemdir.
İnsan düşünceden ibarettir, geri kalan et ve sinirdir.




Her insan bir yağmur tanesi gibidir.
Kimi çamura, kimi gül yaprağına düşer.



Her korkuda binlerce eminlik vardır,
göz karasında onca aydınlık mevcut.



Her ne kadar dil ile anlatılması pek parlak ve aydınlatıcı olsa da aşkın dile düşmemesi,
söylenmemiş kalması ve gönülde duyulması daha parlaktır.




Her rüzgarla otlar gibi sallanırsan, dağlar kadar olsan da bir ota değmezsin.



Her şey kader ile takdir edilmiştir.
Kısmetine razı ol ki rahat edesin.


Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme!
Çünkü orası kaderinin değişeceği yerdir.



Her şey incelikten, insan kalınlıktan kırılır.



Her şey, neye layıksa ona dönüşür.




Her şeye doğru demek ahmaklıktır,
Ama her şeyin yanlış olduğunu söyleyen de zorbadır.


Her şeyi zıddıyla anla!


Her şeyi aramadıkça bulamazsın; fakat bu dost başka; bunu bulmadan arayamazsın.


Her zaman doğruyu söyle,
Ama her zaman her doğruyu değil.



Herkes dışını süslerken, sen içini, kalbini süsle.
Herkes başkasının ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarınla meşgul ol.


Herkes herkese bir lokma bir şey verebilir ama boğaz bağışlamak, ancak Allah’ın işidir.


Herkesin bakmadığı yönden bak dünyaya.




Her şey vaktini bekler
Ne gül vaktinden önce açar,
Ne güneş vaktinden önce doğar.
Bekle senin olan sana gelecektir...





Hesna; Sukûnetim asaletimdendir.
Her lâfa verilecek bir cevabım var.
lâkin; Bir bakarım lâf lâf mı diye ,
Bir de bakarım söyleyen adam mı diye.



Hırs insanı kör ve ahmak eder.
Bilgisiz hale sokar da ölümü kolaylaştırır.



Hıristiyanların bilgisizliğine bak ki, asılmış Allah'dan medet umuyorlar.


Hırs, (hırslanana) çirkinlikleri bile güzel gösterir.




Hırsızlara, kötülere, alçaklara acımak zayıfları kırıp geçirmektir.


Hırsızlığın çirkinliği, çalınan şeye göre değişmez ki; ha bir altın çalmışsın ha bir iğne.


Hırsla dolu aşağılık ve haram yiyici kişi, o sayı günü domuz şeklinde, zina edenler avret yerleri kokarak, şarap içenler ağızları kokarak dirilirler.


Hiç köpeğin havlaması, ayın kulağına değer mi?




Hiçbir el, gönülden gizli iş yapamaz.



Hiçbir kafire hor gözle bakmayın.
Müslüman olarak ölmesi umulur çünkü.




Hiçbir mal sizin değil, neyi bölüşemiyorsunuz?
Hiçbir can sizin değil, niye dövüşüyorsunuz?




Hiçbir ölü öldüğüne hayıflanmaz, sadece azığının azlığına hayıflanır.
Ölen kuyudan ovaya çıkmış demektir.



Hoş, güzel ömür, yakınlık aleminde can beslemektir.
Kuzgunun ömrü ise fışkı yemeye yarar.




Hulasa oklar ve süngüler önünde kafirlerin kanı mübahtır.
Çünkü onlar, işe yaramaktan uzaktırlar.
Onların karıları ve çocukları da esir sayılır.
Çünkü akılları yoktur, merdut ve aşağılık kişilerdir.



Huzurunda bulunmayanlara bile böyle elbiseler, böyle yiyecekler verirse, kim bilir konuğun önüne ne nimetler koyar.




Hürmet eden hürmet görür.


Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz.
Aşık olmayana anlatsan da ben sen anlamaz.
Hakka ulaşmak için yol desen kimse inanmaz.
Gönlünde zerre-i miskal şems olmayan yanmaz yanamaz.



Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.
Irz ve namustan mahrum olanlar, millet ve vatan hissi taşımazlar; böylelerinden sakınılmalıdır.



İçen akıllıysa, aklının parlaklığı daha da artar, fakat kötü huyluysa daha beter olur.
Ama halkın çoğu kötü olduğundan, beğenilmez huylara sahip bulunduğundan, içki herkese haram edilmiştir.




İçinde azıcık nur olmayana, dışarıdan verilen öğüt fayda vermez.



İçteki kiri su değil, ancak gözyaşı temizler.



İki canlı kuşu birbirine bağlasan, dört kanatlı oldukları halde uçamazlar, çünkü ikilik mevcuttur.




İki parmağının ucunu gözüne koy.
Bir şey görebiliyor musun dünyadan?
Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.




İkiyüz batman bala, bir okka sirke döksen, balın içinde erir gider.
Balı kattın mı sirkenin tadını bulamazsın,
Fakat tartarsan bir okka fazla gelir.
Demek ki sirke, hem yok olmuştur, hem vardır.




İman namazdan daha iyidir.
Çünkü namaz beş vakitte, iman ise her zaman farzdır.


İmtihan içinde imtihan vardır.
Derlen toplan da ufak bir imtihanda satma kendini.


İnanan, inananın aynasıdır.


İnanan kişi, işlerini Allah emretti diye yapar.
İnanmayan ise, mücadele ve gösteriş olsun diye yapar.
Böyle inatçı kişilerin başlarına toprak saç.



İnanmışsan,tatlı bir hale gelmişsen, ölüm de inanmıştır, Tatlılaşmıştır.
Kafirsen, acılaşmışsan, ölüm de kafirleşir, acılaşır sana.


İnci de denizin dibinde, taşlarla beraberdir.
Övünçte, ayıpların arasındadır.


İnciyi sedefin içinde ara, hüneri de sanat ehlinden iste.


İnsaf ederek söyle a dost, aşk iyi bir şey,
Artarsa verir aşka evet, bunca zarar, mey.
Sen şehvete aşk ismini vermişsin ayıptır,
Aşk dendi mi bir dur, bu asil duyguya baş eğ!



İnsaf et, aşk güzel bir iştir!
Onun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, tabiatın kötü niyetli oluşundandır.



İnsan dostunun huyunu alır.


İnsan gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir.
Göz ise ancak gerçek dostu görendir.


İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir.
İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır.
(İnsan, gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir. Göz ise ancak dostu görene denir.)



İnsan içki içmekte serbest, ama sarhoş olmakta serbest değildir.


İnsan korkusundandır ki cinler, periler sahillere sığınmışlar, her biri bir gizli yere saklanmışlardır.
Bu yüzden insanoğlunun gizli düşmanı çoktur.
Durumu anlayarak çekingen ve ihtiyatlı hareket eden kişi akıllı kişidir.
Allah’ın bizim nazarımızdan gizli tuttuğu nice çirkin, güzel mahlukatı vardır ki onlar her an gönül kapısını çalar dururlar.



İnsan yüzlü pek çok şeytan var, her ele el vermemek gerek.



İnsana bütün korku içinden gelir fakat insanın aklı daima dışarıdadır.



İnsanı gördüklerinden ibaret sayma, göremediklerinde ara,içidir hakikatin resmi, dışı sadece bir manzara.



İnsanı güzel yapan yüzdür yüzü güzel yapan gözdür fakat insanı insan yapan ağzından çıkan sözdür.
 
İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme,
duydukları senin sesin,
fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir.
  




İnsanlar, güller arasında dikenler bulunduğundan şikayet edeceklerine,
dikenler arasında güller yaratıldığına şükretmelidir.



İnsanları iyi tanıyın, her insani fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.



İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır.
Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır.




İnsanlarla dost ol.
Çünkü kervan ne kadar kalabalık ve halkı çok olursa yol keseni o kadar kırılır.



İnsanoğlu, dilinin altında gizlidir.



İstediğin kadar inançlıyım de namaz kıl, sadaka ver.
Umut verip, güven aşılayıp da yarıyolda bıraktığın insanın gönül sadakasını her iki dünyada da veremezsin.



İstiyorsan Hakk’a varmayı, meslek edin gönül almayı,
Bırak saraylarda mermer olmayı, toprak ol, bağrında güller yetişsin.


İsyanlardayım dedi.
Hayır, imtihanlardaydı.
Fark etseydi, kurtulacaktı. 



İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.


İyilerle gezersen alırsın mertebe, kötülerle gezersen dönersin merkebe.


İyilik ettiğin kişinin şerrinden sakın!


İyilik,  hoşluk zamanında hepsi dosttur, eşittir.
Fakat dert ve gam zamanı Allah'tan başka kim sana dost
 ?




Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır.



Kaderde ne ise odur etme merak,
Uyma kendi nefsine, Hakkın emrine bırak,
Altından ağacın olsa, zümrütten yaprak,
Akibet gözünü doyurur bir avuç toprak....



Kaderde sevmek var ama kavuşmak yok ise şayet, Olsun!
Vuslata aşık gönül susmayada razı. 







Kadınlar, aklı olanlara, gönül sahiplerine pek üstün olurlar.
Cahillere gelince, onlar, kadına üstündür.
Çünkü tabiatlarında hayvanlık vardır.
Sevgi ve acımak, insanlık vasıflarıdır.
Hiddet ve şehvet ise hayvanlık vasıfları.


Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır.





Kalbinizle yaptığınız her şey size geri dönecektir.




Kalem yazarak koşar gider ama aşk geldi mi çatlar da kala kalır.



Kalemin rüzgardan, kağıdın sudan olursa, ne yazarsan derhal yok olur.



Kalp denizdir, dil de kıyı.
Denizde ne varsa kıyıya o vurur.




Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.



Kanat vardır doğanı padişaha götürür; kanat vardır kuzgunu leşe götürür.



Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil.
Ne zaman bilmem, sen yeter ki o kapıda durmayı bil.  



Kara odun ateşe eş oldu mu, karalığı gider tümden ışık kesilir.


Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
Geriye kalan et ve kemiksin,
Gül düşünür gülüstan olursun,
Diken düşünür dikenlik olursun.



Karga, gül bahçesinde gezmekle bülbül olmaz.



Kargalar gülistanı işgal ettiklerinde bülbüller siner ve susar.


Karıncaların sesini duyan Rabbim..
Elbette; Gönüllerin feryadını da duyar… 



Kasırga pek çok ağaçlar yıkar fakat yeşermiş bir ota ihsanlarda bulunur.



Kaza ve kaderi inkar edenin inkarı bile, bil ki, kaza ve kaderdendir.



Kaza ve kaderle pençeleşmek mücadele sayılmaz.
Çünkü bizi pençeleştiren, savaştıran da kaza ve kaderdir.



Kendi körlüğünü tedavi etmeye çalış, yoksa alem hep O’dur,
fakat O’nu görecek göz olmalıdır.



Kendinden, kendi varlığından kurtulmuş bir canda, zevk içinde, zevk vardır. .. 



Kendine çeki düzen vererek bir iki adım at da, aşk, kulağını tutup, sana “Gel ” desin.



Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin!
Sözün öylesine bir söz olmalı ki;
Dünya’nın da sınırını aşmalı.
Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!



Kendini noksan gören kişi, olgunlaşmaya on atla koşar.
Kendini olgun sanan ise Allah’a bu zannı sebebiyle ulaşamaz.



Keskin dişli kaplana acımak, zavallı koyunlara haksızlıktır.



Kınamak,kaynatılmış ilaç ve hap gibidir;
içer, yahut yutarsa uzun bir müddet ızdırap ve elem içinde kalırsın.


Tatlı yersen onun zevki bir andır, tesiri öbürü kadar sürmez.




Kır oğul zinciri; hür gez, hür konuş,
Yok mu altından gümüşten bir kurtuluş?




Kıskançlık ateşten meydana gelir. 
Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü,
inananlara bayram günüdür,
öküzlere ölüm günü.




Kızgınlıkla gönüllere ateş saldın mı,
cehennem ateşinin aslı oldun gitti.







Kibir kokusu, hırs kokusu, tamah kokusu, söz söylerken soğan gibi kokar.




Kibir ve kinin başlangıcı şehvettendir.
Şehvetin yerleşip kuvvetlenmesi de "itiyat" yüzündendir.
Kötü huy, adet edindiğinden dolayı sağlamlaşır, yerleşir..
Seni, ondan vazgeçirmek isteyene kızarsın.
Toprak yemeye alışırsan kim seni bundan menetmeye kalkışırsa onu düşman sayarsın.
Puta tapanlar, bu tapmayı huy edindiklerinden menedenlere düşman olmuşlardır.



Kibriya güneşinin şuanından mahrum ve ışıksız olan gönül evi,
Yahudilerin canı gibi dar ve karanlıktır;
muhabbet ihsan eden Tanrı’nın zevkinden mahrumdur.


Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmayan herkese dost kesilir. Nakışsız ayna olur, tüm nakışlar onda seyredilir.



Kim bir şey isterse istediği şey de ona rağbet eder.



Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur.
Kıskançlık ateşten meydana gelir.




Kim demiş gül yaşar dikenin himayesinde?
Dikenin itibarı gül himayesinde!



Kim sabrederse rızkı gelir ona.
Aşırı hırsla çalışma ve çabalama sabırsızlıktır.




Kim zahmet çekerse defineyi elde eder.



Kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür.



Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi?
Ne olmayacak şey!
Kimden kapıp kurtarıyoruz, Hak'tan ı?
Ne boş zahmet!




Kimle gezdiğinze, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin.
Çünkü; bülbül güle, karga çöplüğe götürür.






Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız kuş gibidir, Vah Ona!



Kin, sapıklığın da aslıdır, kafirliğin de.





Kolun mu kırıldı, üzülme. Belki Allah sana kanat verecek.




Komşularından av kapmak aslanlara ayıptır, köpeklere değil.



Kopan gülün dalında durması ne kadar zorsa…
Kırılan kalbinde onarılması o kadar zordur!..




Korku erkektir, umut ise dişi; onlardan ölümsüz ve temiz şeyler doğar.



Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü, inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.



Köpeklerin kardeşliği, aralarına kemik atılana kadardır.





Kötü bir döneme girdiğinde ve her şey sana karşı gibi göründüğünde,
bir dakika bile dayanamayacakmışsın gibi geldiğinde sakın pes etme,
çünkü işte orası gidişatın değişeceği yer ve zamandır.



Kötü huy kılavuzun oldukça mutlu olacağım sanma!
Sen sabaha kadar gaflet uykusundasın, ömür ise kısadır.



Korkarım ki, sen bu uykudan uyanınca gündüz olur.




Kötü zanda bulunan kişi çirkindir.
Aslında o kendi içini vurur karşıya.



Kötülerin kötülüklerine acıyın.
Benliğin, kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın.



Kötülerin övülmesi arşı titretir.



Kötülük insana tamahtan gelir.
Kanaatten kimse ölmedi,
Hırsla da kimse padişah olmadı.



Kötülük yaptın mı kork, çünkü o bir tohumdur,
Allah yeşertir karşına çıkartır.




Kula bela gelmez hak yazmadıkça, hak bela yazmaz kul azmadıkça.
Hak kulundan intikamını kul ile alır.
Hakkı bilmeyen bunu kul yaptı sanır.
Hakkın emri olmayınca yaprak nasıl sallanır.



Kurdun kuzuyu yemeye niyetlenmesinde şaşılacak bir şey yok.
Şaşılacak olan odur ki, bu kuzu, kurda gönül bağlamış, aşık olmuştur.




Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker.



Kusur bulmak için bakma birine,
bulmak için bakarsan bulursun,
kusuru örtmeyi marifet edin kendine,
işte o zaman kusursuz olursun.





Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.



Kuş seslerini öğrenen kimse, kuş olmadığı gibi aynı zamanda kuşların düşmanı ve avcısıdır.




Kuş, kafeste kaldıkça başkasının buyruğu altındadır.
Kafes kırıldı da kuş uçtu mu, nedene o geçecek buyruklar
 ?






Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?



Küfürle iman, yumurtanın akıyla sarısına benzer.
Onları ayıran bir bir berzah var, birbirine karışmazlar.



Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle.
Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla. 




Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.






Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir, helvadır.



Madem ki aşkın yok, aşık değilsin, sana uyumak yaraşır; git bol bol uyu.
O’nun aşkı ve gamı bizim nasibimizdir.



Madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin.



Madem ki Hak dili olamadın, kulak kesil.
Söylersen bile sual tarzınd söz söyle.




Madem ki rızkı taksim eden O’dur, o halde şikâyet küfürdür.
Sabır gerekir.
Sabır, genişliğe ulaşmanın anahtarıdır.
Allah’tan başka herkes düşmandır.
Sen asıl dostu düşmanlara şikâyet eder, halinden sızlanırsın öyle mi?
Padişah köleye şikayet edilir mi?
Akıllı ol.
Meyve eşki bile olsa, olmadıkça ona ham derler.




Mademki insanın yaratılmasında ki maksat,
Tanrı’ya ibadet etmesidir,
şu halde ibadetten baş çeken,
ibadete yanaşmayan kişinin ibadet yeri cehennemdir.
İnsan her işi yapabilir, fakat yaratılmasındaki maksat ibadettir.
“Ben, insanları, cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”
Bu ayeti okusana.
Alemin yaratılmasındaki maksat, ibadetten başka bir şey değil!


Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu, Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.


Mal, sadakalar vermekle hiç eksilmez, hayırlarda bulunmak, malı kaybolmaktan, zayi olmaktan korur.


Máná odur ki seni senden alır, şekle bağlanmaktan seni kurtarır.
İnsanı kör ve sağır eden nakşa, surete, güzel bir yüze aşık eden şeye máná demezler.
Körün nasibi gam artıran hayallerdir.
Gözün payı da şu asli olmayan geçici hayallerdir.
Senin nefs eşeğin kaçmıştır.
Onu mücahede kazığına bağla, o ne zamana kadar insanlık ve ibadet yükünü taşımaktan kaçacak?
İster yirmi yıllık yol olsun, ister otuz yıllık, isterse iki yüz yıllık, ona sabır ve şükür yükünü yüklemek, ona bu yükünü taşıtıp götürtmek gerek.
Hiçbir günahkar başkasının günahını çekmedi.
Hiç kimse de ekmediğini biçmedi.



Meyve ekşi bile olsa, olmadıkça ona ham derler.



Mideyi bırak da gönül tarafına salın.
Salın da Allah’tan perdesiz selam alasın.




Minareden düşenin parçası bulunur, bulunur da;
gönülden düşenin parçası bulunmaz.




Misafirsin bu hanede ey gönül, umduğunla değil bulduğunla gül,
Hane sahibi ne derse o olur, ne kimseye sitem eyle, ne de üzül.




Muhabbet ve merhamet, insanlığın; hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır.



Muhakkak ki, ölümde hayat vardır. 



Mum olmak kolay değildir, ışık saçmak için, önce yanmak gerek.




Mutluluğu senle bulan senindir, ötesi misafir..





Mücevherler vakitle alınabilir ama vakitler mücevherle alınamaz.




Münafığın özrü kabul edilmez.
Çünkü o özür dilindedir kalbinde değil.




Mürşidin nuru suyu, ateşe damla damla düştükçe, ateşten cız, cız ses çıkar.


Nasıl olur da deniz,
köpeğin agzından pislenir,
nasıl olur da güneş üflemekle söner?



Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders.
Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters. 



Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun?
Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?




Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin.
Kibri bırak, alçakgönüllü ol.




Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakinin anlayabildiği kadardır.



Ne kadar zengin olsan ancak yiyebileceğin kadar yersin.
Denize testiyi daldırsan alabileceği kadar su alır, gerisi kalır.





Ne tükenmez hazinesin ey dil!
Ne devasız bir dert!




Ne zaman Gökyüzüne bir nefes, bir duâ gönderdin de ardınca ona benzer bir iyilik gelmedi.





Nefis çok öğülmesi yüzünden Firavunlaştı.
Alçak gönüllü, hor, hakir ol; ululuk taslama!
Elinden geldikçe kul ol,sultan olma!
Top gibi zahmet çekici ol, çevgan olma!
Yoksa; senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.



Nefis üç köşeli dikendir, ne türlü koysan batar.
Nefsin ejderhadır. Öldü sanma, uykuya dalar o. 



Nefsin, üzüm ve hurma gibi tatlı şeylerin sarhoşu oldukça, ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki? 



Nefsinin istediğini yapıp da bir de “inşallah” demek Allah’la alay etmektir.
Kimi kandırıyorsun?



Nerde akarsu varsa, orada yeşillik vardır, nerde akan gözyaşı varsa, oraya rahmet gelir.




Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler.
Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.




Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.




Nimete şükretmek, nimetten daha hoştur.




Niye üzülüp ağlarsın can?
Bırak sevmeyen gitsin.
Dua et Rabbim seni terk etmesin.
İşte O terk ederse, gerçekten bitersin...






O beden testisi ab-ı hayatla dopdolu, bu beden testisi ise ölüm zehiri ile.
İçindekine bakarsan padişahsın, kabına bakarsan yolu yitirdin.




O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti.
Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.




O kadar çok koşmayın, o kadar yorulmayın, şu yerin altında çırak ne olmuşsa usta da o olmuştur.



Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.
Düşmem der düşersin, şaşmam der şaşarsın.
Öldüm der durur, yine yaşarsın...





Oltandaki et lokması, balık avlamak içindir.
Öyle lokma ne bağıştır ne cömertlik.



Oruç tutmak güçtür, çetindir ama Allah’ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından, bir derde uğratmasından daha iyidir.




Oyun görünüşte akla uymaz ama çocuk oyunla akıllanır.



Öfke rüzgar gibidir, bir süre sonra diner; ama birçok dal kırılmıştır bile.




Öküz, ansızın Bağdat'a gelir, şehri bir baştan öte gezip, dolaşır.
Bütün o zevki, hoşluğu, tadı, tuzu görmez de göre göre karpuz kabuğunu görür.




Ölülerle savaşıp gazilik elde edilmez.




Ölümsüz aşk istiyorsan, ölümsüze âşık ol.



Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız,  
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.



Ölüydüm, diri oldum. Ağlayıştım, gülücük oldum.
Aşk devleti geldi de, ben ebedî devlet oldum.



Ömür de Allah'la hoştur, ölüm de.
Allah'a kavuşmadıktan sonra, ab-i hayat bile ateştir.





Ömrümün özeti şu üç sözden ibarettir: Hamdım, piştim, yandım...



Ömründen nasibin, kendini Sevgiliden mesut bulduğun andan ibarettir.



Önce farenin şerrini defet, sonra buğday biriktirmeye çalış.
Yine onlar kadar.




Öyle bir ‘yâr’ sev ki; elinde su tasıyla, iftarı bekleyen oruçlu gibi beklesin seni.



Pergel gibiyiz; bir ayağımız sımsıkı şeriata bağlı,
Diğer ayağımızla yetmiş iki milleti dolaşıyoruz.



Peygamberler insanları Allah'a ulaştırmak için gelmişlerdir.
İnsanların hepsi bir bedense, kulla Allah birleşmişse kimi kime ulaştıracaklar ?





Pirenin ısırışından meydana gelen yanış, seni yılan soktu mu yok olur gider.




Pirlik, saçın sakalın ağarması ile elde edilmez.
İblisten daha ihtiyar kim var
 ?




Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır.



Putların anası, nefsinizin putudur.



Resim, ressama, beni kusurlu yaptın diye söz mü söyleyebilir ?



Resimler ister haberleri olsun, ister olmasın, hepsi de ressamın elindedir, o elden çıkar.





Ruh bağışlayan güzelden ruhunu esigeme.



Rüyalar olmasa hayaller kurulmaz, gerçek olmazdı.



Rüzgâr ateş için neyse, ayrılık da aşk için odur;
küçük bir aşkı söndürür, büyük bir aşkı daha da güçlendirir.



Rüzgar ve topraktan korkan damla gibi olma!
Zira bu ikisi, damlacığı helak eder:
Rüzgar onu kurutur toprak da emer !
Fakat o damla denize sıçrayabilse, güneşin hararetinden de kurtulur, rüzgardan ve topraktan da...
O damlanın görünen varlığı denizde yok olur, ama zatı ve hakikati daimi bir şekilde o denizin bir cüz'ü olarak kalır
 ! Fani bir varlık, kendisini baki bir varlığa teslim edince, o da baki ve ölümsüz olur!

Ey varlık alemine nisbetle bir damla mesabesinde olan kişi...
Kendine gel de pişman olmadan gerçek saadete nail olabilmek için varlığını Hak'ka ver!
Ver de; bir damlacık canına karşılık denize kavuş, o uçsuz bucaksız deniz ol!
Kendine gel; varlığını bu yüceliğe feda et, denizin avucuna gir de nefsin dehlizlerinde telef olmaktan kurtul!






Sabır, demir kalkandır.


Sabır, insanı maksadına en tez ulaştıran kılavuzdur.



Sabır,   sevinç anahtarıdır.


Sabret ki her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun.
Sabret ki her şey gönlünce olsun.






Sabrı olmayanın imanı yoktur.



Saçma sapan şeylere kapılan kişi nasıl olur da böyle bir tahta oturur ki?
Noksan bilgi nereden aşkı doğuracak? 
Noksan bilgi de bir aşk doğurur ama o aşk, cansız şeylerdir.

Noksan bilgi sahibi, cansız bir şeyde dilediği şeyin rengini görünce adeta bir ıslıktan sevgilisinin sesini duymuş olur.



Safları dağıtanı aslan sanma, asıl nefsini ezebilen aslandır.



Sağırın kulağı duymaz, aptalın hiçbir yanı. 


Sana, gerçek kıble ile bâtıl kıbleyi ayırt etme duygusunu verene şükretmez isen,
Kıbleyi tanıma kabiliyetini kaybedersin.



Sarhoş, cinayeti yapar da sonra “özrüm vardı, kendimde değildim” der.
Kendinde olmayış, kendiliğinden gelmedi sana,onu sen çağırdın.




Sarılmayı bilirmisin? Sahiplenmeyi, sahiplendiğinde sadık kalmayı?
Sen bilirmisin aşık olmayı?
Bölünebilirmisin ikilere, üçlere, gerekirse binlere?
Yapabilirmisin?
Gerçekten sevebilirmisin?
Sevmenin demesi olmaz.
Unutma; ya çok seversin bir kere, yada hiç sevmezsin. 




Satrançta piyon yola çıkar da, sonunda yüce vezir olur.



Sebatsız sedef, inci tutmaz.



Secde ve rükû, varlık tokmağını, Allah kapısına vurmaktır.
Çok vur, mutlaka açılır kapı.


Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.



Sen anılması güzel olan söz ol.
Çünkü insan, kendisi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibarettir. 




Sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri iki görme! Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör



Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim, azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin.




Sen bir horluk , ufak bir zorluk görür görmez aşktan kaçıyorsun.
Sen sadece aşkın adını biliyorsun, aşkı yaşamıyorsun.



Sen de sağ eline bir sopa aldın ama senin elin nerede, Musa'nın eli nerede.



Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.




Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?



Sen dualarında ağla ki Rabbin sebebini sorsun!


Sen öyle büyük bir varlıgın aşkını seç ki, bütün peygamberler,
onun aşkıyla kudret ve kuvvet buldular, şeref ve saadete erdiler.




Sen senden öncekilerden ibret al.
Senden sonrakilere ibret olma.




Sen şekillerde kalırsan puta tapıyorsun demektir.
Her şeyin şeklini bırak, manasına bak.




Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın,
tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın?





Sen zayıfları yardımcısız, kimsesiz sanma;
Kur’ân’dan “İzâ câe nasrullâh”ı oku.



Sen, kendi şehvetine ve arzularına aşk adını takmışsın;
Halbuki şehvetten kurtulup aşka ulaşabilmek için yol çok uzundur.



Sen, yeni bir çocuk doğurmadıkça, kan tatlı süt haline gelmez.



Sende en iyi ne varsa,
dostuna onu ver.




Seni bağrıma değil, bağrımı ve başımı ayağının altına bastım.
 



Seni dostundan ayıran sözü dinleme.
O sözde ziyan vardır, ziyan!




Seni seveni zehir olsa yut,
Seni sevmeyeni bal da olsa unut...




Senin aşktan yana nasibin varsa; dokunsan da yanacaksın dokunmasan da.
İyi bil ki; bazıları hasrette yanar, bazıları vuslatta.




Senin için başkasını terk eden, başkası için de seni terkeder.



Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır.



Sevenle sevileni ayrı varlıklar sanıyordum.
Meğer onlar bir imişler; bense biri, iki görmüşüm.



Sevgi insanı kör ve sağır eder..



Sevgi ve merhamet, insanlık; hiddet ve şehvet, hayvanlıktır.

Sevgiden, tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir.
Sevgiden, dertler şifa bulur.
Sevgiden, ölüler dirilir.
Sevgiden padişahlar kul olur.
Bu sevgi de bilgi neticesidir.







Sevgilinin değeri onu sevenin sevgisi ile ölçülür.



Sevgilinin değeri, kadri, sevenin izzeti iledir!
Ey çaresiz aşık!
Bak bakalım; kadrin ne, değerin ne?



Sevgini vermesini öğren.



Sevgiliye kavuşma devletine eren kişinin gözünde bu dünya, murdar bir şeyden ibarettir.





Sevgisiz insandan dünya, unutma ki korkarmış.



Sevmek güzel şey; sevilmek de onun kadar.
Sevip de sevilmemek acıdır ölüm kadar.
Taşın kalbi yok ama onu da yosun sarar.




Sıkıntı ve huzursuzluk mutlaka bir günahın cezası, huzur ise bir ibadetin karşılığıdır.



Sıkıntı yok efendiler, Dert; insana yol gösterir.






Sıkıntılar, Sevgili’nin gönderdiği misafirdir; gelir ve gider.
Önemli olan, gönderenin hatırına o misafire sabredebilmektir.



Sıkıntılar gecedir...
Dinlen, kederlenme sabah elbet olacaktır...




Siz şehvetin adını aşk koymuşsunuz;
Eğer öyle olsaydı, eşek, insanların şahı sayılırdı.




Sokak köpeğine ister altın, ister yünden tasma tak, yine sokak köpeği olmaktan kurtulamaz.




Sonsuzun iki yanı da yoktur, ortası nasıl olabilir.




Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil kilimin tozunu almaktır.



Siz söylemek için önce duymak, dinlemek gerekir.
Sen de söze dinlemek yolundan gir.




Söz söyleyen kemal sahibi olursa, marifet ve hakikat sofrasını serdi mi, o sofrada her türlü yemek bulunur.
Herkes orada gıdasını bulur.




Sözün eğri olsa da, anlamı doğru bulunsa, sözdeki o eğrilik, Allah'ca makbuldür.




Sözün içini elde etmek için harf kabuğunu yar.
Saçlar da sevgilinin yüzünü, gözünü örter.



Su nasıl yıldızı, ayı aksettirir, gösterirse bedenler de canı, aklı bildirir, gösterir.



Sual de bilgiden doğar, cevap da.



Sus artık yeter!
Sır perdelerini pek o kadar yırtma.
Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır.





Sus gönlüm! Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağina inanarak sus. 




Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var.
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye,
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye!






Susmakla canın özü, yüzlerce gelişmeye ulaşır.
Ama söz, dile geldi mi, öz harcanır.



Sütten  çıktığında bütün kaşıklar aktır.
Önemli olan içinden çıktığın sütü ak bırakmaktır.



Şair der ki; sevdiğini düşünen hep yanar.
Mevlana cevap verir; Sevdiğini düşünmeyen neye yarar.



Şarap içen akıllıysa daha ziyade akıllı olur…
Kötü huylu ise büsbütün berbat bir hale gelir.
Fakat insanların çoğu kötü ve ahlâksız olduğundan şarabı herkese haram ettiler. 




Şeytan tabiatı bakımından insana düşmandır.
İnsanın helak oluşuna sevinir o.


 
Şu da bir gerçektir ki kötü kişinin övülmesinden Arş titrer.
Allah’tan korkan muttaki kişi de kötü methedilince, meth eden kişi hakkında fena bir zanna kapılır.



Şu deredeki su, kaç kere değişti, yıldızların akisleri hep yerinde.



Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.





Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz,
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz..




Şunu iyi bil ki eğer, gönlün, sırlarına mezar olursa muradın çabucak hasıl olur.



Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır;
gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.





Şükret ki mazlumsun, zalim değilsin.
Firavunluktan da eman bulmuşsun, her fitneden, her kötülükten de.


Tahta içinde yaşayan kurt, o tahtanın fidan olduğu vakit ki halini bilir mi hiç
 ?





Talihim bana: “Ben seni üzeceğim ama sen sakın üzülme.” dedi.




Tam inanç ayası kesilen kişi, kendini görse bile, Allah'ı görmüş olur.



Tanrı, müşrikler, tâ ezelden pislik içinde doğduklarından onlara “Necis-pis” demiştir.
Pislik içinde doğan kurt, ebediyen huyundan dönmez, ambere bakmaz!
Ona nur saçısı isabet etmemiştir…



Tapımızda riyazat yok; burada hep lütuf var, bağış var.
Hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada.




Taş, taşlıktan çıkıp yok olmadıkça, mücevher olup yüzüğe takılır mı hiç ? 



Taş yeşermez geçmiş olsa da nevbahar, toprak ol da bak nasıl güller açar.
Taş idin çok gönül kırdın yeter, toprak ol, üstünde hoş güller biter.




Tatlı suyun başı kalabalık olur.



Tavus kuşu gibi sadece kanadını görme, ayağını da gör.




Ten midesi insanı samanlığa çeker, gönül midesi reyhana çeker.
Ot ve arpa yiyen kurban olur, Allah nuru ile nurlanan Kuran olur.
Senin yarın pislik, yarın da misktir.
Kuran’la miskini artır.





Terazide arpa altınla yoldaş olur.
Ama bu, arpanın da altın gibi değerli olmasından değildir.



Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu, testiler her an ona gelmeye can atar.



Testide ne varsa dışına o sızar.




Ticarette kamil değilsen yalnız başına dükkan açma; yoğrulup kemale gelinceye dek birisinin hükmü altına gir!
"Susun, dinleyin" emrini işit, sükût et.




Tohum yerde gizlenir de, o gizlenmesi bağın, bahçenin yeşermesine sebep olur.




Topluluk bizim yanımıza geliyor.
Susacak olsak, incinirler.
Bir şey söyleyecek olsak, onlara göre söylemek lazım geldiğinden o zaman da biz inciniriz.




Toprak gibi sessiz olduğum an bil ki;
şimşek gibi gökte gürlüyor feryadım.  







Topraktan biten güller solar gider.
Gönülden biten güller daimidir.



Topraktan yaratılan Ádem, Allah’tan öğrendiği ilimle yedi kat göğü aydınlattı.
Hak ve hakikatte şüpheye düşen şeytanın körlüğüne rağmen o manen yüceldi de melekleri geride bıraktı.
Altı yüz bin yıllık bir zahid olan şeytanın ağzını bir buzağı ağzı gibi bağladı.




Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir.
Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir.



Tövbesiz ömür, can çekişmekten ibârettir.
İnsanı yaşayan ölü hâline sokan ölüm ise Allah’tan habersiz olmaktır.
Allah’tan başkasını istemek, istenen şeyin artması zannını verir ama bu istek hakikatte artmasını istediği şeyin tamamıyla eksilmesini istemektir.



Tutalım ki Ali’den Zülfikâr sana miras kaldı.
Sende Ali kolu ve kalbi yoksa Zülfikar neye yarar ki?



Tutalım ki İbrâhim gibi put kırdın; beden putunu onun gibi ateşe atabilir misin?



Tuzağa saçtığın taneler, cömertlik sayılmaz ki…



Uçan kuş, yeryüzünde kalsa tasalanır, derde düşüp ağlayıp inlemeye koyulur.
Fakat ev kuşu, kümes hayvanı, yeryüzünde sevinçle yürür, yem toplar, neşeyle koşar durur.



Unutma; senin için başkasından vazgeçen, bir gün başkası için senden vazgeçer.







Uyku ve uyanma bir nevi küçük mahşerdir.




Üç sözden fazla değil , Tüm ömrüm şu üç söz , Hamdım, piştim, yandım.




Ümit, güvenlik yolunun başıdır.




Ümitsizlikten sonra nice ümitler,
karanlıkların sonunda nice güneşler var.






Üstünün dostu ol ki üstün olasın.
Kendine gel be hey azgın, mağluplarla dost olma!
Münkirin delili ancak ve ancak şudur:
Ben şu görünen yurttan başka bir şey görmüyorum!
Hiç düşünmez ki nerede görünen bir şey varsa o, gizli hikmetleri haber vermededir.
Her görünen şeyin faydası, faydanın ilaçlarla gizli oluşu gibi o şeyin içinde gizlidir. 




Üzerinde pek çok meyveler bulunan bir dalı, meyvalar aşağı doğru çeker.
Meyvasız bir dalın ucu ise, servi ağacı gibi havada olur.




Üzülme Can! Doğruysan zarar gördüm deme.
Bil ki iyiler mutlaka kazanır.




Üzülme herkes ölür kimi toprağa gömülür, kimi yüreğe.



Üzülme! Çünkü yaradan umudu en çaresiz anlarda yollar.
Unutma; yağmurun en şiddetlisi en kara bulutlardan çıkar.







Varlığımızın hepsi de sendendir.
Senin eserindir, senin icâdındır.




Varlığın bana yetmiyorken, yokluğunla avunmak zorundayım.
Ya al götür kalanımı, ya da gel, tamamla eksik kalan yanımı.




Varlık peteğini ören arıdır.
Arıyı vücuda getiren mum ve petek değildir.
Arı biziz.
Şekil sadece bizim imal ettiğimiz mumdur.




Varlık, yoklukta görülebilir.
Zenginler, yoksula cömertlik edebilir.




Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına,
ne mazeretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş.





Vedalar; gözleri ile sevenler içindir.
Çünkü gönülden sevenler hiç ayrılmazlar.




Vefa nedir, bilir misin?
Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır.
Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır.
Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.


Verdiğin zekât, kesene bekçilik yapar, onu korur.
Kıldığın namaz da, sana çobanlık eder, seni kurtlardan kurtarır.




Verdiğini geri alan kişi, köpek gibi kusmuğunu yemiş olur.




Ya al götür geri kalanımı, ya da gel tamamla eksik yanımı.




Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa?
Bilemezsin, bilseydin ödün kopardı; dokunamazdın.




Ya Rabbî, kıyamette de gözümüzün nurunu arttır.
Bizi kahredici kötülüklerden kurtar.



Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım,
yalnız olduğumu söyleyeceğim kimse olmadığından yalnızım ben.




Yanmak var, yanmak var.
Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur!




Yarasından taze kan sizan gönül ehline, dostların yüzünü görmek merhem gibidir.



Yarın yaparım deme!
Bugün de dünün yarınıydı.




Yaşadığın dünyaya bak; Yüce Tanrı, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş?
Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edesin? 



Yaşamak direnmektir, sevmek güvenmektir.
Unutma; insan çoğu zaman dünyanın hakimi, bazen de küçük bir kalbin esiridir.


Yaydan fırlayan ok gibidir ağzından çıkan bir söz.
Ve hiç geri dönmüş değildir atıldıktan sonra bir ok.


Yazı yazılırken eli görmeyen kişi, yazı kalemin oynamasıyla yazılıyor sanır.



Yazık ki akşam oldu biz yine yalnız kaldık;
Bir kıyısı görünmez denize daldık.
Bir gemiye binmişiz bulanık bir gecede;
Allah’ın denizinde Allah’tan uzak kaldık.




Yemekle dolu karın, şeytanın pazarıdır.




Yerde bir zayıf aman dilerse, gökyüzü askerleri birbirlerine karışırlar.



Yeryüzü ile dağda aşk olsaydı,
gönüllerinde bir ot bile bitmezdi.



Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici,
fakat akıldan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.





Yetmiş iki millet kendi sırrını bizden dinler.
Biz, bir per
de ile yüzlerce ses çıkaran bir ney gibiyiz.





Yılan insanın sadece canını alır.
Kötü arkadaş cehenneme sürer de ebedi hayatını mahveder.




Yılan yumurtası da serçe yumurtasına benzer, ama aralarında ne kadar fark var.



Yine gel, yine gel,  her ne olursan ol yine gel.
İster kafir, ateşe tapan, putperet ol yine gel.
Bizim bu dergahımız ümitsizlik dergahı değildir.
Yüz defa tövbeni bozmuş olsan da yine gel.



Yok olalım, her şeyden geçelim; çünkü yok olmak, var olan şeyledir.
Hiç yok, yok olur mu ?




Yoksul, cömertliğin aynasıdır.



Yoksulların, muhtaçların sesini duy da düzenbazın sesi kulağına gelmesin.



Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.




Yol kesenler olmadıkça, lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça,
sabırlılar, gerçek erler, yoksulları doyuranlar nasıl belirir, anlaşılır?




Yoldaki bir tepecik seni bunaltmış, oysa önünde yüzlerce dağ var.



Yüreğimiz kıymet bilene emanet.
Yürek yorulunca ter gözden akar.



Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin.
Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak. 




Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur.



Yüzmesini bilene yüreğim okyanustur diyordum ya;
Ey sevgili, sen git başka denizlerin koynunda boğul..
Ben sana çoktan kurudum..







Zahidin kıblesi, ütuf, kerem sahibi Allah'tır.
Tamahkarın kıblesi ise altın torbası.



Zıddı meydana çıkaran, onun zıddı olan şeydir.
Bal, sirkeyle belirir.



Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun.




Zulüm demiriyle taşını birbirine vurma!
Çünkü bu ikisi, erkek ve kadın gibi çocuk meydana getirirler.
 

 
 
  Bugün 81 ziyaretçi (88 klik) kişi burdaydı!


˜*•. ˜*•.•*˜ .•*˜
˜*•. ˜”*°•.˜”*°•.•°*”˜.•°*”˜ .•*˜
˜”*°•. NurettinTorun.TR.gg .•°*”˜
.•*˜ .•°*”˜.•°*”˜”*°•.˜”*°•. ˜*•.
.•*˜ .•*˜*•. ˜*•.
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol