Bu site Mozilla Firefox İnternet tarayıcısına, 1280x1024 çözünürlük seviyesine uygun dizayn edilmiştir.
   
  Nurettin Torun
  Gülümsemeler 2
 

Gelmedi

Adamın biri denizaşırı bir ülkeye iş seyahatine giderken en iyi arkadaşını yeni evlendiği genç karısına göz kulak olması için görevlendirmiş. “Normalin dışında bir durum olursa hemen bana haber ver” diye sıkı sıkı tembihlemiş.
Aradan iki hafta geçmiş en ufak bir haber yok, ama 3’üncü hafta iş adamı tek cümlelik bir telgraf almış: “Karınla her gece kalmaya gelen o adam dün gece gelmedi..!”

Mafya babası

Bir mafya babası evli bir kadınla ilişki kurmuş. Bir gece kocası yok diye kadının evine gitmeye karar vermiş ve adamlarına “Ben içeri girdikten sonra hemen büyük bir branda ayarlayın ve pencerenin hemen altına dört ucundan gerin” demiş. Sonra da ne yapacaklarının talimatını vermiş: “Kadının kocası gelirse kapıyı bir kere çaldırın, ben aşağıya atlayacağım, yakalanıp raconu çizdirmeyelim... Tamam mı?”
Adamları, “Başüstüne patron” demişler. Mafya babası kadının evine girmiş, tam soyunup yatağa uzandığı anda evin kapısı çalınca bizimki kendini tereddütsüz pencereden donla 4. kattan aşağı fırlatmış. Kadın üzerine alelacele bir şey alıp kapıyı açmış ki karşısında patronun adamlarından biri... “Yenge” demiş adam mahcup bir şekilde önüne bakarak, “Patrona söyle her taraf kapalı branda falan bulamadık!”

Kaça mal olur

Bir genç babasına sorar; "Baba evlenmek kaça mal olur?"
Baba cevap verir; "Bilmiyorum oğlum, ben hálá ödüyorum"

Sevişmenin sigortası

Amerika’da orta yaşlı bir çift, doktora gitmiş. Doktora;
"Sevişirken bizi izler misiniz?" demişler.
Doktor şaşkın şaşkın bakmış. Demek bir sorunları var. Tıp adamı olarak yardım etmek zorunda. "Peki" demiş. Çift yatağa uzanmış. Doktor izlemiş ve teşhisi bildirmiş;
"İkiniz de gayet sağlıklısınız. Sevişmeniz fevkalade... Merak edecek bir şey yok. Viziteniz 100 dolar. Bu da faturanız."
Ertesi hafta çift yine gelmiş doktora "sevişirken bizi izle" diye. Yine izlemiş doktor, sorun yok. Yine vizite 100 dolar. Her hafta çift randevu alıyor, geliyor, sevişiyor. Parayı ödüyor, çıkıp gidiyor. Bir türlü bir şey bulamayan doktor sonunda dayanamamış;
"Bana biraz yardımcı olun. Sıkıntınız ne söyleyin?"
Adam cevap vermiş;
"Herhangi bir sıkıntımız yok. Birşey bulmanızı da istemiyoruz. Bu kadın evli. Onun evine gidemiyoruz. Ben de evliyim. Benim evime de gidemiyoruz. Hilton geceye 320 dolar istiyor. Sheraton 350 dolar. Buraya ise sadece 100 dolar ödüyoruz. Üstelik SAĞLIK SİGORTAMIZ bu 100 doların, 85 dolarını bize fatura karşılığı geri ödüyor."

Alışveriş

Yılbaşı arifesi diye hakim son derece toleranslı ve iyimser bir havada tutukluya sormuş;
- Neyle suçlanıyorsun?
"Yılbaşı alışverişini erken yapmakla efendim" demiş tutuklu.
"Bu suç değil!" demiş hakim.
- Ne kadar erken yaptın bu alışverişi?
- Mağaza açılmadan efendim!

Ütü

Sarışın yanmış iki kulağıyla doktora gider. Doktor:
- Kulaklarına ne oldu?
Sarışın:
- Ütü yapıyordum ve telefon çaldı. Ben de telefon diye ütüyü koydum kulağıma...
Doktor:
- Peki öteki kulağına ne oldu?
Sarışın:
- Lanet olası tekrar aradı!..

Benimki değil

Geniş aile toplanmış, bütün jenerasyonlar yemek masasının etrafında. Muzip gençler büyükbabanın içeceğine bir tablet ‘viagra’ atmışlar. Bir süre sonra büyükbaba tuvalete gitmek için masadan kalkmış ama döndüğünde bütün pantolonu sırılsıklam. “Aa... Ne oldu?” diye ayağa kalkmış masadakiler, “Valla tam olarak bilmiyorum” diye cevap vermiş büyükbaba, “Tam ihtiyacımı görürken bir baktım bu benimki değil, tıktım içeri!”

Ayda 500 YTL

Askerden yeni dönen ve iş arayan delikanlı, gazetede iş ilanı okur. Büyük bir müzikhol, striptizci kızlar için diplomalı bir masajcı arıyor. Hemen bildirilen adrese gider ve kendini tanıtır.
- Efendim. Aradığınız bütün vasıflara sahibim. Bunlar da diplomalarım. Eğer kabul ederseniz hemen striptizci kızlara masaj yapmaya başlayabilirim.
Yetkili kişi, diplomalarını inceler ve sorar:
- Ayda 500 YTL kabul mü?
Delikanlı, acınacak bir yüz ifadesiyle;
- Efendim, uzun zamandır işsizim. Mümkünse biraz indirin, bu kadar parayı her ay veremem...

Sekreter

Patron, sekreter aradığına dair ilan vermişti. Gelenler arasından birini seçti. Kızın genel kültürünü yokladıktan sonra, tepeden inme soru sordu: “Bundan önceki işinizden neden ayrıldınız?” Genç kız yanıtladı: “Önce siz söyleyin bakalım. Bundan önceki sekreteriniz işi neden bıraktı?”

Taktik

Hızlı bir çapkın, arkadaşına taktik veriyordu.
- Güzel bir kadına, duyacağı bir şekilde "Kendini beğenmiş sen de!..", çirkin kadına ise "Güzel ama, zavallının bundan haberi yok" diye laf attın mı, ikisi de avucunun içine düşer.

Dört durum

Taş atıldıktan sonra,
Söz ağızdan çıktıktan sonra,
Fırsat kaçtıktan sonra,
Zaman geçtikten sonra,
Telafi edilemez.

Evlilik ve yıllar

Evliliğin ilk yılında, adam konuşur kadın dinler.
İkinci yılında, kadın konuşur adam dinler.
Üçüncü yılında, her ikisi de konuşur, komşular dinler.

Şakadan anlamayan

Adamın biri randevuevine gitmiş. Orada çalışan kızlara teker teker şakalar yapmış, fıkralar anlatmış, hepsi kikir kikir gülmüşler. Sadece aralarından biri, şakasına tokatla cevap vermiş. "Bunu istiyorum.." demiş adam yanağını ovuştururken, "Onunla yatacağım..!" "Neden o?" diye sormuş madam, "Niçin onu seçtiniz?.." "Babamın vasiyeti.." diye cevap vermiş adam, "Rahmetli hep derdi ki, 'Bu kısacık dünyada şakadan anlamayanı yatırıp becereceksin.'"

İkisinin de

İki erkek bir lokantada oturmuş pencereden bakıyorlardı, biri:
-Kar
şıdan karşıya geçen şu iki kadını görüyor musun biri karım diğeri ise metresimdir
-Allah sana uzun ömürler versin
şimdi ben de aynısını söyleyecektim!

Kazık


Adamın biri Demirel’e kar
şıymış, sevmezmiş. Bir gün televizyonda Demirel’i görünce, “Konuş konuş, bir gün gelecek kazık bir yerine girecek!” demiş...

Demirel başbakan, hemen başbakana hakaretten dava açılır. Dava sürerken “12 Eylül” gelir, Demirel başbakanlıktan indirilir, sürgüne gönderilir... Aradan bir zaman geçer, mahkemeden tebligat gelir, “Hakaret davası karar aşamasındadır.”

Demirel hemen avukatlarını arar:

“Davadan vazgeçiyorum!”

“Aman efendim...”

“Adam benim için ne demişti?”

“Gün gelecek, bir yerine kazık girecek demişti!”

Demirel kahkahayı patlatır:

“Adamın dediği çıkmadı mı?”

Telefon faturası

Ev telefonu hayli yüksek gelince, ev halk
ı toplanmış;
Baba; "Yahu bu korkunç bir fatura... Ben bu telefonu asla kullanm
ıyorum, çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum."
Anne; "Aynen ben de..."
O
ğlan; "Vallahi ben de öyle... Şirketimin cep telefonu ile bütün görüşme-lerimi yapıyorum."
Hizmetçi; "Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz..."

Yenisi daha kolay

Kadın oğlunu doktora götürmüş:
"Oğlum yürüyemiyor, gözü görmüyor, sağır ve dilsiz. Akli dengesi de bozuk... Onun için size getirdim."
Doktor, bir kadına bir de hastaya baktıktan sonra "Soyunun" demiş.
"Ne soyunması?" diye tepki göstermiş kadın; "Hasta olan ben değilim, oğlum!.."
"Biliyoruz da"
demiş doktor, "onu düzeltene kadar, yenisini yapmak daha kolay."

Eşek değiliz

Kızılderelinin teki keçilerini otlatıyormuş. Derken bir kovboy gelmiş ve sormuş:
- Senin köpeğin mi?
- O köpek benim olmak!
- Onunla konuşabilir miyim?
- Köpek konuşamamak!

Kovboy köpeğe yaklaşmış:
- Nasılsın?
- Fena değil!
(Kızılderili şaşkın...)
- Bu kızılderili senin sahibin mi?
- Evet.
- Sana iyi davranıyor mu?
- Evet, çok iyi. Günde iki kez tuvalet için dolaştırıyor, bana yemek veriyor ve benimle oynuyor.
(Kızılderili bu arada kafayı yemektedir!) Kovboy kızılderiliye sormuş:
- Senin atın mı?
- O at benim olmak!
- Onunla konuşabilir miyim?
- At konuşamamak!

Kovboy ata yaklaşmış:
- Nasılsın?
- Fena değil!
(Kızılderili daha da şaşkın...)
- Bu kızılderili senin sahibin mi?
- Evet.
- Sana nasıl davranıyor?
- İyi. Bana her gün gerekli yürüyüşleri yaptırıyor, fazla yük bindirmiyor, günde 2 kere ve her terlememden sonra terimi siliyor, ve içinde yiyecek ve yataklık olan ufak bir ahır inşa ediyor.
(Kızılderili ne gözlerine ne de kulaklarına inanamamaktadır...)
Kovboy tekrar kızılderilinin yanına gelmiş:
- Bu dişi eşek senin mi?
- Eşek benim olmak, konuşmak ama çok yalan söylemek...

Ne istiyor?

Temel İngiltere’de lüks bir otele yerleşmiş. Oda servisine telefon açıp, “Tu Ti, Tu Tu Tu” demiş. Oteldekiler telaşa kapılmış bu mesajı çözmek için. Oraya buraya haber salmışlar... Sonunda konsolosluktan bir çevirmen bulmuşlar ve Temel’in ne dediği anlaşılmış: “2 çay, 222’ye!”

Bakmıyorum

Garson birden fenalaşınca hemen restorana bir ambulans çağrılmış ve sirenlerle hastanenin acil servisine yetiştirilmiş. Koşuşturarak ameliyat masasına yatırılmış, sonraki yarım saat hiç kimse ilgilenmemiş onunla.. Sonunda koridorda bir doktor görüp bağırmaya başlamış "Ne olur bana yardım edin.." diye..
"Özür dilerim.." demiş doktor, "O masaya ben bakmıyorum..!"

Ne işin var

Londra’daki restoranların birinde, İngiliz garson Türk müşteriye: “Çanakkale’de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz” deyince, bizimkinden cevap gecikmemiş: “Peki orada ne işiniz vardı?”

Bekárlık

Her düğünde yanınıza gelip sizi mıncıklayarak "Artık sıra sende" diyen yaşlı akrabalara siz de cenazelerde aynısını yaparsanız, bir daha "evlen artık" lafını ağızlarına almazlar.

Sakal

EVLİ adama sevgilisi durmadan sakalını kesmesi için baskı yapar. Adam yalvarır:
- Başka şey iste sevgilim. Karım sakalıma bayılıyor... Beni öldürür vallahi...
Sevgilisi o kadar ısrar eder, o kadar dırdır yapar ki adam dayanamaz gider kestirir sakallarını...Sevgilisinin teşekkürü müthiş olur. Adam geceyarısı eve döner, uyumakta olan karısının yanına sessizce uzanmaya çalışırken kadın uyanır ve karanlıkta elini uzatır. Kocasının yanağını okşar ve uyku sersemi mırıldanır;
- Özcan, sevgilim. Bu saatte burada ne işin var?

İlginç bilmeceler

Dünyanın döndüğünü en iyi kim bilir?
- Sarhoşlar
Kötü yola düşmüş üzüme ne denir?
- Şarap


Deniz kenarında kulübe

- Deniz kenarında küçücük bir kulübe istiyorum ve geri kalan hayatımı sevdiğim kadınla birlikte geçirmek arzusundayım...
- Neden yapmıyorsun?
- Karım... Bu fikrime çok sinirleniyor!..

 

Kapıcı

Temizlikçi kadın ilkokul diploması almak için sınava girer. Tabiat bilgisindeki sorulara şu karşılıkları verir:
- Mide ne iş yapar? “Sindirim yapar.”
- Akciğer ne iş yapar? “Solunum yapar.”
- Kalp ne iş yapar? “Dolaşım yapar.”
- Beyin ne iş yapar? “Kapıcılık yapar efendim.”

 

Kurtarılmak

 

Gemi bir deniz kazasında batmış, kurtulabilen bir grup insan ıssız bir adaya düşmüş. Kazazedeler yıllarca o adada yaşamış. Bir sabah kazazedelerin yaktığı ateşi gören bir gemi gelmiş, bir sandal indirilmiş ve içindeki denizci kazazedelerin bulunduğu sahile yanaşmış.Koltuğunun altında bir tomar gazete olan denizci sahile indikten sonra “Kaptanımız bunları size gönderdi” demiş. Sonra da eklemiş: “Tamamını okumanızı, daha sonra hâlâ bu adadan kurtarılmak isteyip istemediğinizi bildirmenizi bekliyor!”

 

Balık

 

Nehir kenarında balık tutan 4 adam konuşuyor.
1. Adam: "Balığa gelebilmek için karıma bir pırlanta sözü verdim."
2. Adam: "O da bir şey mi, ben hem pırlanta hem de Versace'den tepeden tırnağa giyim sözü verdim."
3. Adam: "Ben de araba sözü vermek zorunda kaldım."
4. Adamdan ses çıkmaz. Dönüp sorarlar.. "Sen bir şey vermedin mi?"
4. Adam "Yoo" der "Sabah uyandım, yatakta karımın yanağına küçük bir öpücük kondurdum, 'Başın ağrımıyorsa sevişelim, ya da ben balığa gideyim' dedim, o da 'Sıkı giyin üşütme' dedi."

 

Anneler ve babalar

ANNE dışarıda alışverişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz-kulak oluyordu.
Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde "çay seti" oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sırada bebeğinin kendisine çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.

Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu. Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti.

Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:

"Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?"
Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.
Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair birçok şeyi bilmez ama onları çok sever.
"Babalar en son duyar"
boşuna söylenmemiştir...

Araba tanıdı

Kapıları uzaktan kumanda ile açılan arabalar yeni yeni ortaya çıkmaya başlamıştı. Bir gün bir otoparka bıraktığım aracımı almak için döndüğümde, bıraktığım yeri unuttum. Otopark görevlisi gençten bir çocuktu. Benimle birlikte arabayı ararken “Ben de nöbeti yeni aldım, siz geldiğinizde burada olsam dünyada unutmazdım arabanızı” diyordu bir yandan. Birkaç dakika sonra arabamı iki sıra ötede gördüm, uzaktan kumandaya bastım. O tarihteki arabam uzaktan kumanda ile açılınca flaşörleri yanıp sönüyor ve kornası da bir kere çalıyordu. Ben “Tamam araba orada işte” deyince, park görevlisi, belki de uzaktan kumandalı anahtarı ilk kez gördüğünden olacak “Abi bak sen arabayı arıyordun ama araba seni tanıdı seslendi” dedi.

Para

-
Parayı tersine çevirirsek ne olur?        Arap
-
Paranın havada uçanına ne denir?      Paraşüt
- Paranın asalağına ne denir?               Parazit

Çinliler ne demiş

Bir Çin atasözü der ki;
Çang çin çong vançing hong, Jenheng loug ching kong.
Yani;
"Bir kızın peşinde koşmanın zararı yoktur; Zararlı olan onu yakalamaktır..."

Şeffaf

Öğretmen sınıfta sordu;
- Bulut, şeffaf ne demektir?
- Bir taraftan bakınca, diğer tarafı görebilmektir, öğretmenim.
- Aferin, peki... Bir örnek ver.
- Anahtar deliği, öğretmenim.

Aspirin

Adamın biri eczaneye girip “Afedersiniz” demiş, “Sizde Asetilsalisilik asit var mi?” Eczacı “Aspirin mi demek istiyorsunuz?” deyince adam cevaplamış: “Ah, evet.. O kelimeyi bir türlü aklımda tutamıyorum!”

Viagra

Parkta birlikte otururlarken "Dede.." demiş küçük Johnny, "Sen viagra kullanıyor musun?.." "Yok Johnny.." diye cevap vermiş yaşlı adam, "Kullanmıyorum.." "Ama neden dede?.." "Çünkü ortada yazacak bir şey yoksa kalemine uç takmaya çalışmak çok gereksiz bir şey..!"

Üç asırdır yakalanıyorum

Polis Tahtakale’de “sonsuz gençlik hapı” satan adamı yakalayıp karakola götürmüş, komiser “Bana bak üçkağıtçı...” demiş, “Milleti böyle haplarla dolandırmanın ne olduğunu mahkemede göreceksin..!”
Yalvarmaya başlayan adam “Yapmayın amirim...” demiş, “Bu zaten 5. yakalanışım olacak, 1794’te, 1856’da 1928 ve 1983’te de yakalanmıştım, bırakın gideyim..!”

Seçme zevki

BERNARD Shaw, seçme zevki konusunda karısı ile iddialaşmaktadır. Sonunda dayanamaz;
"- Boşuna inat etme hanım, erkeklerin seçme zevki kadınlardan daima üstündür"der. Karısı da bu gerçeği kabul ettiğini belirtir ve şöyle der:
"- Haklısın Bernard, sen karın olarak beni seçmişsin, ben ise kocam olarak ancak seni seçebildim..."

Kızımın kocası

Kadın psikiyatra gidip, “Çok sıkıntıdayım doktor” demiş, “Geçen gün kızımı komşunun oğluyla birlikte çırılçıplak buldum. Birbirlerinin vücuduna bakıp bakıp kıkırdıyorlardı.”
“Önemsenecek bir şey değil bu hanımefendi”
demiş doktor gülümseyerek, “Hatta çok normal bir şey bu. Karşı cinsi keşfetmeye çalışıyorlar...”
“Bilemiyorum doktor
” demiş kadın, “Ama cidden çok endişeleniyorum. Kızımın kocası da öyle...”

Zam

Patron,  karşısında zam isteyen memuruna yüksekten bakarak sorar:

- Neden zam istiyorsun?
- Valla beyim, ben zam mam istemeyecektim ama bizim hanım ve çocuklar diğer ailelerin günde üç öğün yemek yediklerini fark etmişler de.

Bavullar nereye  

Aşırı sinirli biri, havalimanında “Bavul kabul bankosu” görevlisi memura etmediği hakareti bırakmamış.. Müşterinin abartılı kabalığı karşısında, banko memuru sakin ve güler yüzlü bir şekilde davranıyor, hiç cevap vermeden işine devam ediyormuş..
Adam işi bitip gidince, bir arkada sıradaki “Sizi tebrik ederim..!” demiş memura, “Hiç tahrike kapılmayıp nezaketinizi sürdürdünüz.. Ama bu kadarı da yanlış.. Yapabileceğiniz bir şeyler olmalı..” “Olmaz olur mu, var efendim..” demiş, memur gülümseyerek, “Şerefsiz  Londra’ya gidiyor, bavulları Tokyo’ya..

Tüfeğin sahibi kim?

80 yaşındaki adam doktora gider. Doktor adama sorar:
- Sağlığınız nasıl?”
- Harika doktor bey, 18 yaşında bir karım var ve benden hamile...”

Doktor birkaç dakika düşündükten sonra adama döner ve “sana bir hikâye anlatacağım” der... Avlanmaktan çok hoşlanan bir adam varmış. Her gün tüfeğini alarak ava gidermiş. Fakat bir gün dalgınlıkla yanına tüfek yerine şemsiyesini almış. Ormana gitmiş. Ağaçların arasında yürürken karşıda bir geyik görmüş. Hemen şemsiyeyi çıkarmış, nişan almış ve “Pat.. pat..” Geyik yere yığılmış...
Hikâyeyi dinleyen 80’lik adam, şaşırmış.. Doktora dönerek, “Olamaz..” demiş.. “Geyiği bir başkası vurmuş olmalı..”
Doktor cevap vermiş: “Kesinlikle öyle!..”

Kekeme

Lise çağındaki bir çocuk liseye kayıt için okula gider..
Müdür sorar: Oğlum adın ne..?
Çocuk: Mememehmet Yayayayakut
Müdür: Oğlum kekeme misin sen..?
Çocuk: Hayır hocam, babam kekemeydi, nüfus memuru da onun, bunun çocuğuymuş..

Notalardan şifre

Stalin dönemi Rusya’sında bir orkestra şefi, trenle konser verilecek kente giderken, çalacağı eserlerin notalarını önüne açmış çalışıyordu. Onunla aynı kompartımanda yolculuk eden 2 KGB ajanı, şefin önündeki notaların gizli bir şifre olduğunu düşünerek adamı “casus” diye tutukladı...
Ne olduğunu anlamayan şef, götürüldüğü karakolda suçlamaları öğrenince güldü: “Bunlar Çaykovski’nin keman konçertosunun notaları” dedi.
Savunması hiçbir işe yaramadı. Ertesi gün yargıç karşısına çıkarıldı. Yargıç, karşısındakinin suçlu olduğundan emin bir ifade ile konuştu: “Bize her şeyi itiraf etmen iyi olur çünkü suç ortağın Çaykovski’yi tutukladık, ötmeye başladı bile...” (Çaykovski 1893’te öldü)

Memur maaşları

Amerikan, İngiliz ve Türk Maliye Bakanları bir araya gelmiş. ABD Maliye Bakanı demiş ki; "Biz memura ortalama 1400 dolar veriyoruz, onlara lazım olan 1000 dolar, kalan 400 dolarla ne yapıyorlar, bilmiyorum."
İngiliz söze karışmış; "Biz de 1500 paunt veriyoruz, lazım olan 1000 paunt, 500'ü ne yapıyorlar, bilmiyoruz."
Sonra Türk Bakan konuşmuş;
"Biz ortalama 500 YTL veriyoruz, lazım olan 1000 YTL. Geri kalan 500'ü nereden buluyorlar, bilmiyoruz."

Meryem Ana

Bir gün çocuğun biri annesinden bisiklet istemiş, anneside: “Git İsa’ya mektup yaz, o sana gönderir” demiş. Çocuk başlamış mektup yazmaya. Önce İsa’ya “Ben geçen yıl iyi bir çocuk oldum” demiş. Sonra İsa benim nasıl bir çocuk olduğumu bilir deyip buruşturup atmış. Başka bir mektubunda da “Ben geçen yıl iyi normal bir çocuktum” demiş, bu da olmuyor kağıdı buruşturup atmış. Derken bir kilisenin önünden geçerken Meryem Ana heykeline rastlamış, heykelin kafasını koparıp almış eve götürmüş. Başlamış İsa’ya mektup yazmaya: “Annen elimde, bana hemen bir bisiklet gönder... Kim olduğumu biliyor musun?”


Kural ihlali

Trafik kuralı ihlali yapan kimsenin çıkmadığı uzun bir nöbetin sonunda polis nihayet aşırı hız yapan bir aracı durdurdu. Sürücü camı açtı, ruhsat ve ehliyetini uzattı. Polis ceza makbuzunu cebinden çıkarırken keyifle gülümsedi.
- Sizi bütün gün bekledim.
Sürücü nasıl olsa cezamı öyle ya da böyle çekeceğim rahatlığıyla, iç çekerek cevap verdi.
- Anlıyorum memur bey. Elimden geldiği kadar hızlı gelmeye çalıştım ben de
Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git işareti yaptı ve adam cezadan kurtuldu.

Yaşlanmak ve hedef

Bir ihtiyar, yaşlandığı için kendini yormamasını ve istirahat etmesini isteyenlere şu cevabı vermiş: "Eğer bir yarışa katılmış olsaydınız, hedefinize yaklaştığınızda yavaşlar mıydınız?"

Dersimiz İngilizce

Öğretmen İngilizce dersinde öğrencisine sordu;
- "Çocuk koştu, koştu, denize düştü, boğuldu" cümlesini İngilizce'ye çevir bakalım.
- The boy tıkıdık, tıkıdık, culup, glu, glu, glu...


Asıl babamı görecektin

Belediye otobüsünde ufak tefek bir adama başka bir kişi çarpar. Çarpmanın verdiği kızgınlıkla "dangalak" diye söylenir. Çarpan kişi, diğerinin omzuna dokunarak sorar;
- Ne dedin?
- Dangalak dedim.
- Ne demek o?
Adam döner bakar ve karşısındaki iri yarı pala bıyıklı biri. Ses tonunu yumuşatarak cevap verir:
- Sizin gibi güçlü, kuvvetli, delikanlı adam demek...
İri yarı adam bunun üzerine iç çekerek, diğerinin sırtını sıvazlar;
- Ahh sen benim rahmetli babamı bir görecektin; o ne dangalak adamdı!..

Ne bilsin  

Sarışın, gece evine dönerken hırsızın biri karanlıkta üzerine atlamış, başlamışlar boğuşmaya, daha sonra yere düşmüşler, uzun süre yerlerde debelenmişler, üst baş parça parça olmuş. Bir ara hırsız sarışının sırtını yere yapıştırıp karnına oturmuş, el çantasını açmış, içinde sadece 25 cent bulunca son derece şaşırmış, "Yahu madem bu kadar paran vardı neden direnip kendini tehlikeye attın?.." "Ne bileyim çantamdaki 25 centle yetineceğini?.." demiş sarışın nefes nefese, "Sutyenimdeki 500 doların peşinde olduğunu zannetmiştim..!"

 

 
  Bugün 5 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!


˜*•. ˜*•.•*˜ .•*˜
˜*•. ˜”*°•.˜”*°•.•°*”˜.•°*”˜ .•*˜
˜”*°•. NurettinTorun.TR.gg .•°*”˜
.•*˜ .•°*”˜.•°*”˜”*°•.˜”*°•. ˜*•.
.•*˜ .•*˜*•. ˜*•.
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol