İtibar ve karakter
İtibarı içinde yaşadığın ortam belirler,
Karakteri, inandığın doğrular...
İtibar, sandığın şeydir,
Karakter ise olduğun...
İtibarın bir anda oluşur ya da kaybolur,
Karakterin ise ömür boyunca...
İtibar zengin veya fakir yapar,
Karakter ise mutlu ya da mutsuz...
İtibar insanların mezar taşına kazıdıklarıdır,
Karakter meleklerin huzurda senin için söyledikleri...William H. Davis
İltifat
Kadın aynada çıplak vücudunu seyrediyordu. Eşine:
- Görüntümü iğrenç buluyorum, yaşlı, buruşuk. Bir iltifata ihtiyacım var.
Eşi: “Gözlerin iyi görüyor!”
Parmak
Adam hastanede her tarafı paramparça yatan arkadaşına sormuş, "Nasıl oldu?.." diye..
"Meşhur Mumba yılanını yakalamak için ormana gittim.." demiş arkadaşı zorlukla konuşarak, "Derisinde enlemesine sarı-siyah çizgileri olan, çok ender bulunan bir yılandır Mumba.. Ancak cangıl patikalarına uzanıp güneşlenirken avlayabilirsin onu.. Bir elinle kuyruğunu, aynı anda öbür elinle ensesini yakalaman şart!.. Yoksa ölürsün.." "Eee??.."
"Cangılda sessizce ilerlerken sarısiyah yılanı patikada upuzun güneşlenirken gördüm.. Baş kısmı çalılıkların arasındaydı.. Aynen tarif edildiği gibi sol elimle kuyruğunu tutarken sağ elimle yeşilliklerin arasında kaybolmuş başını bulabilmek için hayvanın vücudunu baş parmağım önde hızla sıyırdım.." "Eee??.. Bu parça parça halin?.."
"Sen hiç erkek kaplanın kıçına hızla parmak attın mı?.."
Tavşanın kaçışı
Tavşan, nefes nefese ormandan kaçarken aslan durdurmuş ve “Hayırdır tavşan kardeş, bu ne telaş, nereye koşuyorsun” diye sormuş. Tavşan bir an soluklanıp tekrar koşmaya hazırlanırken “Duymadın mı ormandaki tüm filleri hadım ediyorlar,onun için kaçıyorum” cevabını vermiş. Aslan şaşırarak “Madem filleri hadım ediyorlar sen neden korkup kaçıyorsun?” diye sormuş. Tavşan cevaplamış: “O karışıklıkta fil olmadığımı kime nasıl anlatabilirim ki?”
Bakanlık mührü
İyi yetişmiş, saygın bir ailenin oğlu “helal süt emmiş” temiz bir kız aramaktadır. Günün birinde bir kızla tanışır ve evlenmeye karar verir. Yalnız bir şartla: Bekaret kontrolü yapılacaktır.
Kız daha önceki ilişkileri nedeniyle bakire değildir ve ne yapacağını bilemez halde en yakın arkadaşına durumu açar. Arkadaşı “Korkacak ne var. Git bir kasaba herhangi bir etin zarından bir parça iste. Getir onu bizim tanıdık bir doktor var, kızlık zarını diktiririz” der. Kız arkadaşının dediğini aynen yapar.
Bir süre sonra erkeğin ailesi ile birlikte bekaret kontrolü için doktora giderler. Doktor kızı muayeneye başlar ama bir süre sonra “Allah! Allah” diyerek geri çekilir. Tekrar bakar, tekrar şaşkın bir halde geri çekilir. Erkeğin annesi “Hayrola doktor bey, bir sorun mu var, yoksa kız bakire değil mi?” diye sorar.
Doktor bir süre düşündükten sonra cevap verir: “Bakire olmasına bakire de benim anlamadığım sağlık bakanlığı mührünün burda ne işi var?”
Profesör
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.Profesör kaşlarını çatarak: “Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!” Öğrenci: “O zaman ben uçtum...” Profesör cevaba çok sinirlenmiş, sınavda öğrenciye takmış ve sınavı başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış. Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış. Profesör öğrenciye: “Sana son bir soru soracağım” demiş; ”Yolda yürürken iki çuval bulduğunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?” Öğrenci: “Para olan çuvalı seçerdim...” Profesör: “Ben akıl olan çuvalı seçerdim...” Öğrenci : “Normal ! Kimde ne eksikse onu seçer…” Profesör çok sinirlenmiş, öğrencinin sınav kağıdında not yerine ”Öküz” yazmış. Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış. Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış : “Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz” Demiş.
Vayyy ne cesaret
Romanya lideri Çavuşevsku ile Reagan ve Gorbaçov lüks bir kruz gemisinde seyahat eder. Köpekbalıkları etraflarını sardığında Reagan şov yapmak için saatini denize atar ve korumasına seslenir: “John, git ve saatimi getir.”
Koruma düşünmeden suya atlar ve saati getirir. Kalabalık “Vaay, ne cesaret!” der. Gorbaçov altta kalmaz saatini atar, koruması atlar getirir. Kalabalık “Vaay, ne cesaret!” der. Çavuşevsku aynı şeyi yapar. Koruması kıpırdamaz. “Hayatta atlamam efendim” der. Kalabalık “Vaay, ne cesaret!” der.
MÜHENDİS
Yarısı su dolu bardağa,
İyimser: “Ne güzel, bardağın yarısı dolu” der.
Kötümser: “Ne kötü, bardağın yarısı boş” der.
Mühendis: “Bardak, olması gerektiğinden iki kat daha büyük” der.
Kayserili
Küçük bir kasabada yaşayan Yahudi, daha büyük bir şehre yerleşip, ticaret yapmak için, eşeğine binip Kayseri'ye gitmiş.
Bir hana yerleşen Yahudi, getir-götür işlerine bakan çocuğu çağırıp, para vermiş ve;
“Oğlum, git bana öyle bir şey alıp getir ki, hem ben yiyeyim, hem eşeğim yesin. Hem de sabaha kadar eğleneyim” demiş.
Parayı alan çocuk, “Peki amca” diyerek, çarşıya gitmiş. On dakika sonra, kucağında bir karpuz ile gelmiş. Yahudiye;
“Al Amca, bu karpuzun içini sen ye, kabuğunu eşeğin yesin. Çekirdeği ile de sabaha kadar eğlenirsin.”
demiş. Bunu gören Yahudi;
“Bu şehirden bana ekmek çıkmaz. Küçük çocuğu böyleyse, kim bilir büyükleri nasıldır?” demiş ve sabahleyin erkenden, eşeğine binip Kayseri'den başka şehre gitmek üzere ayrılmış.
Bekaret kemeri
Gözü pek şövalyelerin olduğu eski zamanlarda, bu şövalyelerden biri Haçlı Seferlerine çıkmaya karar verir. Yola çıkmadan önce kahyayı yanına çağırır:
- Haçlı Seferlerine katılacağım. Karımın bekaret kemerini sana veriyor ve sana güveniyorum. Eğer 10 yıl içinde dönmezsem, anahtarı kullanabilirsin.
Şövalye baştan aşağı donanır, tozlu yollara revan olmadan önce dönüp son bir kez şatosuna bakar. Birden kahyanın, bağırarak nefes nefese şatodan dışarı koştuğunu görür.
- Durun, durun Majesteleri!.. Oh, iyi ki size yetişebildim. Yanlış anahtar vermişsiniz.
Zenci
Amerika'da bir fuarda zencileri beyaza dönüştüren bir makine tanıtılıyordu. İş 10 dolara bitiyordu.. İki zenci makineyi denemeye karar verdiler. Birinin 11 doları diğerinin ise 9 doları çıktı.. 9 doları olan arkadaşına döndü.
"Sen 1 dolarını bana ver. Gidip birlikte beyaz olalım." Arkadaşı akıllıydı.
"Önce ben gireyim, deneyeyim. Eğer memnun kalırsam sana 1 dolarımı veririm."
Anlaştılar. Zenci gidip makineye girdi ve bir süre sonra beyaz olarak çıktı. Dışarda kalan zenci duruma çok sevinmişti.
"Hadi" dedi. "1 doları ver ben de beyaz olayım."
Arkadaşı yüzüne bile bakmadı. "Hadi oradan pis zenci!"
1961 yılının özelliği
1961 yılı, ilginç bir özelliğe sahip. Benzeri bir özellik ancak 4002 yıl sonra meydana gelebilecek.
Merak ettiniz mi nedir bu özellik?
YANIT: 1961 ters çevrilip okunduğunda, yine aynı yıl olarak okunur. Benzeri durum, 6009 yılında ortaya çıkacak.
Özellikle 1961 doğumluların hoşuna gidebilecek bir olay...
Soyunun
Gün boyu muayeneden yorulmuş olan doktor muayene saatinin sonuna doğru kapıyı açıp, salonda sohbet eden bir hanımla bir bey gördü. "Buyurun ikiniz de" dedi. İkisi de muayene odasına girdiler. Doktor; "Soyunun" dedi.
Adam soyunmaya başladı, biraz tereddütten sonra kadın da kızara bozara ve sinirlenerek soyundu.
Soyunmaları bittikten sonra doktor adama:
- Bayan hep böyle sinirli midir?
- Vallahi bilmem... Ben de ilk defa görüyorum kendisini...
Annemi ne yapacağız?
Evin şişman hanımı zayıflamak için rejime girmişti. Beyefendi şaka olsun diye küçük oğluna;
"- Çok yakında evimizde çıtı-pıtı, cici bir hanım göreceğiz..." dedi. Çocuk şaşkın şaşkın sordu;
"- Peki annemi ne yapacağız babacığım?"
Çorap
Temel'in ayağında bir teki siyah bir teki beyaz çorabı gören soruyor;
- Gözlerime inanamıyorum bu nasıl çorap?
Temel;
- İnanmayacaksınız ama evde bir çift daha var...
Koyunları bir çırpıda sayan adam
Çoban’ın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Tam o anda, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağıya inmiş ve çobana sormuş: “Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?” Çoban bir adama birde koyunlarına bakmış ve “Tamam” diye cevaplamış.
Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış bir NASA sitesine girmiş, GPRS’ini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş Excel tablosunu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış.
Çoban’a dönmüş, “Tam olarak bin 586 adet koyunun var” demiş. Çoban “Doğru” diye cevap vermiş, “Koyununu alabilirsin.” Genç adam koyunu almış ve cipinin arkasına koymuş. Bu sefer çoban genç adama dönmüş, “Eğer senin ne iş yaptığını bilirsem koyunumu geri verir misin?” diye sormuş. Adam, “Evet neden olmasın” diye yanıtlamış. “Sen Dünya Bankası’nda danışmansın” demiş çoban. Adam sormuş, “Nasıl oldu da bildin?”
Çoban, “Çok basit” diye cevap vermiş, “Buraya çağrılmadan geldin, bu bir.. İkincisi benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir koyunumu istedin. Üçüncüsü yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun çünkü köpeğimi aldın!”
Çimento torbası
İnşaat işçisi viziteye çıkıp haftalardır tuvalete çıkamadığını söylemiş. Doktor muayene edip, işçinin külotunu indirmiş ve yüzü koyun masaya yatmasını istemiş. Adam denileni yapınca doktor içeriden getirdiği bir çekiçle 3-4 kere sertçe indirmiş işçinin kıçının ortasına. Sonra “Tamam” demiş “Şimdi tuvalete gidin.” Birkaç dakika sonra tuvaletten rahatlamış şekilde çıkan işçi “Sağol doktor bey..” demiş, “Hep böyle olabilmek için ne yapmalıyım?..”
Doktor sakince “Bir şey yapmana gerek yok” demiş ve eklemiş: “Çişini yaptıktan sonra kıçını çimento torbasıyla silme yeter..!”
Armut
Yaşlı çiftçi çok kötü bir yıl geçirmiş.. Ektiği bütün mısırlar perişan olmuş, buğday deseniz öyle, elinde satabileceği tek geçinebilme ümidi armut var. Doldurmuş sepete tutmuş şehrin yolunu.. Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalmış, kapıyı tamamen içini gösteren tülden sabahlık giymiş bir sarışın açmış, seksi bir ses tonuyla "Evet tatlım.." demiş, "Senin için ne yapabilirim?.." Bir an şaşkınlığından kurtulup "Satılık çok güzel armutlarım var.." demiş yaşlı çiftçi.. Adamın heyecanlandığını hisseden afet oyununa devam edip sabahlığın üst kısmını açıp "Armutların bu kadar iri ve sert mi?.." diye sormuş.. "Ahh.. Evet.." demiş çiftçi inleyerek, "Gerçekten çok güzeller.." Sabahlığın kemerini tamamen açıp bütün vücudunu göstermiş fıstık, "Bu kadar iştah açıcı mı armutların?.." Başlamış yaşlı çiftçi ağlamaya. "Neden o gözyaşları bir tanem?.." diye sorunca fıstık, çiftçi hıçkırarak, "Bayan.." demiş “Süne zararlısı buğdayı perişan etti, kımıl iti mısırı berbat etti, orospunun teki armutları bedava alacak.. Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?.."
Dilek ağacı
Gezi turundaki İngiliz kadın bir ağacın dallarına bağlanmış beyaz mendilleri görmüş, rehbere ne olduklarını soruyor.
Rehber evlenmek isteyen kızların bağladığını söylüyor. Daha da ilgisini çekiyor konu.
"Belirli bir erkekle mi yoksa herhangi bir erkekle evlenmek için mi bağlıyor?" diye tekrar soruyor.
Rehber hemen cevaplıyor..
"30 yaşından önce belirli bir erkekle, 30 yaşından sonra herhangi bir erkekle."
Yaşlı çift
Yaşlı çift yataklarına girmişler, koca uykuya geçmek üzere... Ama hanımı aniden bastıran bir romantik dalganın tesirinde... Kocasıyla sohbet etmek istiyor. Dudaklarında hülyalı bir gülümseme, gözleri uzaklardaki zamanlarda;
- Bana kur yapacağında elimi tutardın...
Koca, gözleri hálá uykuda, elini uzatır, elini hanımının elinin üzerine koyar. Birkaç dakika geçer.
- Sonra beni öperdin...
Koca uykusu ile hanımı arasında bocalar, uykusunu kaçırmaktan imtina ederek uzanır ve yanağına bir öpücük kondurur, aynı ağır çekimle başını yastığına tekrar yerleştirir. Artık huzurlu bir uykuya geçmeye tamamen hazır...
- Sonra boynumdan hafifçe ısırırdın...
Koca oyuncağı elinden alınmış çocuk huzursuzluğuyla yorganı kaldırır, yataktan kalkar. Hanımı sorar:
- Nereye gidiyorsun?
- Dişlerimi takmaya.
Doğum Günü
Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam açtı.
Arayan annesiydi..
Telaşlandı, korktu. Kötü bir şey mi olmuştu acaba?..
Annesi "Nasılsın oğlum, iyi misin" diye sordu.
Adam şaşkın.. "İyiyim anne hayırdır? Bir şey mi oldu? Siz iyi misiniz" diye sordu..
"Çok iyiyiz" dedi annesi.. "Bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim".
"Anne bunun için mi aradın saat sabahın üç buçuğu.. Yarın da konuşabilirdik" diye söylendi adam..
"Rahatsız mı ettim oğlum" dedi, annesi..
"Ettin" diye diklendi, adam..
Güldü annesi..
"29 sene önce, sen de beni tam bu saatte rahatsız etmiştin oğlum. Doğum günün kutlu olsun!.."
Annenizi düşündünüz değil mi?. Gözleriniz nemli değil mi?.. Şikâyetçi misiniz?.
Uzun evlilik
"Bazı kişiler uzun evliliğimizin sırlarını sorarlar. Biz haftada iki kez restorana gideriz. Biraz mum ışığı, akşam yemeği, hafif müzik ve dans... O salı günleri gider, ben cuma..."Henny Youngman
Gazete
Kadın kahvaltı sofrasında gazete okuyan kocasına söylenmiş: “Keşke bir gazete olsaymışım. Bütün gün sıkı sıkı tuttuğun ve ilgilendiğin şey ben olurdum.” Adam kafasını bile kaldırmadan cevap vermiş: “Evet keşke gazete olsaydın, yarın senin yerine yeni bir tane alabilirdim...”
Manyak var mı
Gelin evlenmeden önce eski kafalı annesi “Kocanın yanında sakın çırılçıplak olma” demiş, “Üzerinde mutlaka bir şey olsun. Kolay ve basit biri olarak görmesin seni.” Kızı “Tamam anne” demiş. Evlendikten 2 hafta sonra yatağa girerlerken “Bana bakar mısın” demiş kocası, “Sizin sülalede hiç manyak var mı?” Karısı “Yooo. Neden sordun?” diye sorunca adam cevaplamış: “Hayatım evlendiğimiz geceden beri şu aptal şapkayla koynuma girmiyor musun, deli oluyorum.”
Kuşkucu bir eş
- Affedersiniz, eşim yarın sabah Londra'ya uçuyor. Yanındaki arkadaşının adı dilimin ucunda ama hatırlayamıyorum. Siz bir bakıp söyler misiniz bilgisayardan?
- Yolcu hakkında bilgi veremeyiz efendim.
- Şey. Bari yanındakinin bay mı bayan mı olduğunu söyleseniz, benim için çok önemli!..
Viagra
Delikanlı geceyi içkili ve hızlı geçirince, sabah erken saatlerde uzandığı şezlongda sızmış kalmış, tatil köyünün plajında. Kızgın güneş hertarafını yakmış pişirmiş.
Kendine gelmiş ki, slip mayosu dışında kalan neresi varsa, bacakları, karnı, göğsü, birinci derece yanık. Su toplamış, kabarmış. Hadi hastaneye götürmüşler. Birinci derece yanık. O yanık deriler kaldırılmış. Altındaki çiğ deriye merhemler sürülmüş. Doktor bir de reçete yazmış. Ağrı kesici ilaçlar, kremler.. Bir kutu da viagra. Delikanlı reçeteye bakmış bakmış . "Yahu doktor" demiş. "Bu halde viagrayla ne işim olur, dalga mı geçiyorsun.." "Viagra" demiş doktor, "Sırtüstü yattığında çarşafı yukarıda tutmak için."
Gecelik
Genç kız evlilik hazırlıklarını tamamlarken annesinden çarşıya gidip ilk gecesi için uzun ve siyah bir gecelik almasını rica etmiş, ve "Lütfen bavulumun en üstüne özenle yerleştir ki buruşmasın.." diye de eklemiş. Anne, kızının bu ricasını unutup son dakikada hatırlayınca hemen alel acele çarşıya koşmuş, bulabildiği tek pembe ve kısa geceliği satın alıp kızının bavulunun en altına doğru tıkıştırmış..
Düğünden sonra gelin ve damat otellerine gitmişler, utangaç damat "Birbirimize arkamızı dönerek soyunalım. Gizlice bakmak yok" demiş.. Kız bavulunu açmış ve annesinin son anda tıkıştırdığı geceliği görür görmez, "Oh hayır!.." diye çığlık atmış.. "Bu çok kısa, pembe ve buruşuk...!" "Aaa!.." diye sinirlenmiş damat arkasını dönerek, "Sana gözetlemek yok demiştim amaaa!"
Mazot bitti
Kamyon sürücüsü “dikkat, alçak köprü” ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Olanca hızıyla üst köprüye bindirdi ve orada sıkıştı kaldı. Arkasında kilometrelerce araç kuyruğu oluştuktan sonra trafik kurtarma ekibi nihayet geldi. Kurtarıcı işine başlarken polis de gözleri sıkışmış kamyonda, sürücüye yaklaşarak söze girmiş olmak için sordu: “Köprüye sıkıştınız, he?” Sürücü canı burnunda homurdandı: “Yooo, köprü taşıyordum, mazotum bitti.”
Hangi kız
SORU: Hangi kız, "Ben sizin bildiğiniz kızlardan değilim" deyinceye kadar, bildiğimiz kızlardan olur?
YANIT: Kekeme bir kız.
Minibüs muhabbetleri
Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir;
-Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?
- Ben kız değilim!
-Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte!
Kayıp cüzdan
Müzayede devam ederken adamın biri yerinden kalkarak kürsüye gider ve sunucunun kulağına bir şeyler fısıldar. Sunucu önündeki çana hafifçe dokunarak, yüksek sesle;
"Sayın misafirlerimiz, bu beyefendi, salonumuzda içinde 10 bin dolar bulunan kahverengi deri bir cüzdan kaybetmiştir. Cüzdanı kendisine getirene 2 bin dolar ödül verecektir."
Kısa bir sessizlikten sonra arka sıralardan biri; "2.500!.."
Evin reisi
Adamın biri kitapçıya gider ve tezgahtara;
- Evin reisi erkektir adlı kitap var mı? diye sorar. Tezgahtar cevap verir:
- Maalesef beyefendi masal kitabı satmıyoruz!..
Arayan kim?
Kadınla adam yatakta konuşuyorlarmış. Birden kadının telefonu çalmış. Kadın telefona bakmış. Bir süre konuştuktan sonra telefonu kapatmış. Adam sormuş;
- Arayan kimdi?
Kadın:
- Kocamdı, seninle toplantıdaymış...
Kör değil
Kütüphanede sağır ve dilsiz çiftin işaretlerle konuşmaları birden kavgaya dönüştü..
Kadının daha büyük ve sert işaretler yapması sonucu hayli sinirlendiğini anladım.. Erkek onun iki elini tuttu ve işaretlerle " Aşkım.." dedi, " Bağırmak zorunda değilsin.. Kör değilim ki..!"
Mezar taşları
Artık karısı geceleri nerede olduğunu biliyor (Çapkın bir adamın mezar taşı)
Bu onun ikinci ölümü, birincisi onun evlendiği gündü (Mutsuz bir kocanın mezar taşı)
Hiç istemediği bir deplasmana gitti (Futbolcunun mezar taşı)
İnsanlar ölünce en son kalbi durur, rahmetlinin dili durdu (Politikacının mezar taşı)
Karnında fazla su vardı, Adalelerinde kireçlenme, Kanında da demir fazlalığı Beton gibiydi, ama öldü.
Düşmesin
Garson adamın sipariş ettiği bifteği getirmiş ama başparmağı bifteğin üzerinde..
"Deli misin?.." demiş adam, "Çek şu parmağını bifteğimin üzerinden..!"
"Yok ya.." demiş garson, " Bi daha mı yere düşsün?.."
Anne ve beyaz saç
ANNE bulaşık yıkarken kızı; "Anne saçlarında beyaz var neden?" Anne;
"Senin beni her üzmende saçımın bir teli beyazlar" Kız düşünür "Anne" der "Sen anneannemi çok üzdün ki saçları hepten beyaz..."
Kocam kızacak
Kadın, ucuzluk yapan mağazadan bir sürü kıyafet satın aldıktan sonra kendine yardım eden tezgâhtar kıza “Kocam..” demiş, “Şimdi bunları görünce ’sırası mı şimdi’ diye çok sinirlenecek..” Tezgâhtar gülerek konuşmuş: “Eminim aldıklarınızın fiyatlarını öğrenince size anlayışlı davranacaktır..” “Orası öyle ama...” diye devam etmiş kadın, “Biraz önce bacağını kırdı, kaldırımda yatıyor ve bir an önce onu hastaneye götürmemi bekliyor yavrum..!”
Tava
KARI-koca kahvaltı yaparken, kadın bir anda elindeki tavayı kocasının kafasına geçirir. Ne olduğunu anlamayan kocası şaşkınlıkla durumu sorar. Kadın: "Dün pantolonunu yıkarken içinde, üstünde Çiğdem yazan bir kağıt buldum."
Bunun üzerine kocası "Karıcım o geçen gün üzerine bahis oynadığımız atın ismiydi" der. Bu açıklamayı yeterli bulan kadın pürneşe içinde kahvaltısına devam eder.
İki gün sonra yine kahvaltıda bu sefer daha büyük bir tava ile kocasının kafasına öyle bir vurur ki koca birkaç dakika kendinden geçer. Ayılınca karısına yine durumu sorar ve kadın cevap verir.
"Dün senin at aradı..."
Niye durmuş
KARI koca yatakta yanyana uzanmış yatıyorlarmış. Adam karısının omzuna dokunmaya başlamış, kadın "Ahh hayatım ne romantiksin" demiş. Adam kadının sırtına doğru ilerlemiş, kadın "Hayatım çok iyi, lütfen devam et" demiş. Adam bel hizasına gelince birden durmuş, kadın "Aşkım ne oldu, niye durdun?" diye sorunca, adam;
"Uzaktan kumandayı buldum" demiş...
Su kayağı
Romalıların köle gemisinin başı, kürek çeken forsaların katına inip "Sizlere bir iyi bir de kötü haberim var.." demiş.. "İyi haberim şu... Yarın ekmeğinizi iki misli fazla vereceğizzz.." Mutlu forsaların sevinç çığlıkları köle başının ikinci cümlesi ile 'şak' diye kesilmiş.. "Kötü haber de şu ki, Gemi Kumandanımızın oğlu yarın sabah 'Su Kayağı' yapmak istemektedir!"
Sinirli
“Hakkınızda ağır hakaretten şikâyet var” demiş hâkim, “Anlatın bakalım ne oldu?”
- Balkondan bakarken bana aşağıdan dil çıkarttı efendim.
- Peki... Siz ona ne cevap verdiniz?
- “Bana bakar mısınız belli bir ücret karşılığı cinsel ilişkide bulunan bayanın oğlu. Şu anda oraya ulaşabilirsem anneniz sizi doğururken kendisine yardımcı olan bayan sağlık görevlisinin cinsel organını size gösterebilirim” dedim. Tabii o sinirle tam olarak bu kelimeleri kullanamamış olabilirim!
Evlenirken
Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş.
Tam uçağa binerken kulağına bir ses:
-Binme, bu uçak düşecek!
Dönmüş bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş. İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış:
-Uçak düştü, kurtulan olmadı.
Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında.
-Binme bu trene, raydan çıkacak!
Dönmüş, bakmış, kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş.
-Tren Eskişehir'de raydan çıktı..
Koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses.
-Bu otobüse binme, freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, sormuş:
-Sen kimsin yahu?
-Ben senin iyilik meleğinim !
Adam öfkeyle haykırmış..
-Ulan evlenirken nerdeydin?!
Çocuklar babaları hakkında ne düşünür
- 6 yaşında: Babam her şeyi biliyor.
- 10 yaşında: Babam çok şey biliyor.
- 15 yaşında: Ben de babam kadar biliyorum.
- 20 yaşında: Şu muhakkak ki babamın öyle fazla şey bildiği yok.
- 30 yaşında: Bir kere de babamın fikrini sorsam fena olmayacak.
- 40 yaşında: Ne de olsa babam her şeyi biliyor.
- 50 yaşında: Babam her şeyi biliyor.
- 60 yaşında: Ah babam hayatta olsaydı da kendisine danışabilseydim.
ERKEKLER
40 yaşına kadar “Sevgililerini”
40-60 yaş arası “Hangi restoranda yemek yediklerini”
60'dan sonra “Hangi doktor ve hangi hastanenin iyi olduğunu” konuşurlar.
Kayınvalide gelinin altınlarını çalarsa
KAYINVALİDE gelininin altınlarını çalması halinde ceza alır mı? Merak edenler için açıklayalım; ceza almaz. Yalnızca kayınvalide değil kayınpeder çalarsa da ceza almaz. Hatta kocası da ceza almaz. İster inanın ister inanmayın 5237 sayılı TCK'nın 167. maddesinde bu yönde özel hüküm var...Merak edenler açıp okusunlar...
Ayy bizimki daha güzel
KARI koca yemek yerken, masaya yaklaşan güzel bir esmer, adamı selamlayıp geçer. Karısı suratı asık bir şekilde sorar;
- Kim bu afet?
- Mutlaka bilmek istiyorsan söyleyeyim... Sevgilim...
- Neee... Bunu bir de pervasızca söyleyebiliyorsun. Boşanıyorum senden!.
- Yani Etiler'deki apartmanı, Kandilli'deki yalıyı, Bodrum'daki yatı ve yazlığı ve Nice'deki villayı bırakıyorsun.
Uzun bir sessizlik olur. Çift yemeğini yemeye devam ederken, kadın birden sorar;
- Şu arkada oturan Abdullah değil mi? Yanındaki kadın kim?
- Kim olacak Abdullah'ın sevgilisi
Kadın:
- Ayy... Bizimki daha güzel!..
Karıştır
Adam kâğıt oyunlarına müthiş düşkün, bu yüzden karısını hayli ihmal etmekte..
Bir akşam oynayacak arkadaş bulamayınca evine gelmiş, "Baksana.." demiş karısına, "Benimle birkaç el oynar mısın?.."
"Evvet..!" diye yerinden fırlamış karısı, sevinçle koşmuş yatak odasına, üzerinde sadece sinek, maça, karo, kupa desenleri olan minicik seksi bir külot giyip dönmüş kocasının yanına "Hadi.." demiş, "Hadi, karıştırmaya başla..!"
Kızılderili isimleri
Kızılderili çocuk babasına soruyor:
- Baba diğer milletlerin ne güzel adları var, Ali, Ayşe, Hans, Tom... Hepsi kısa kısa isimler. Bizimkiler, sanki birer öykü. Gece Uluyan Çakal, Gün Doğarken Uçan Kartal, bunlar ne biçim adlar?
- Bak yavrum, Kızılderili adları, gerçekten bir öyküdür ve güzeldir. Örneğin, küçük kardeşin Dolunay, ay dolunay halinde iken, annen yanıma geldi, birlikte olduk, o güzel çocuk doğdu. Erkek kardeşin, Çakan Şimşek; annenle bir gün gezerken, sağanak halinde yağan yağmurdan kurtulmak için girdiğimiz mağaranın ağzında, şimşekler çakarken annenle birlikte olduk ve o kahraman kardeşin, Çakan Şimşek oldu. Ablan, Bahar Çiçeği; ilkbaharda annenle otların arasında koşarken, birlikte olduk ve o güzel çocuk, Bahar Çiçeği oldu. Şimdi anladın mı Yırtık Prezervatif?
Futbol ve ördek
İki arkadaş sohbet ederken, biri diğerine aniden yumruk atmış. Yumruğu yiyen yerden doğrulurken, öfke ile sormuş;
- Deli misin sen, sohbet ederken birden bire niye yumruk attın?
- Sen bana "ördek" dedin de onun için!
- Sen ruh hastası mısın nesin? Ne zaman ördek dedim?
- Hava bulutlu demedin mi? Dedin. Hava bulutlu olunca yağmur yağar, yağmur yağınca ne olur? Su birikintisi... Suda da ördekler yüzer. O halde sen bana ördek dedin!
İllüzyonist
İllüzyonist salonda bulunanlara seslenir;
- Şimdi hanım seyircilerden birini, gözlerinizin önünde yok edeceğim.
Arka sıralardan bir fısıltı duyulur;
- Karıcığım seni çağırıyor...
Adem Havva ve telefon
Hiçbir zaman birbirlerinin yüzüne telefonu kapatamadılar, "Cebin niye kapalı" diye kavga da etmediler, cepteki bir mesaj yüzünden ayrılmaya kalkışmadılar.
Eksik
Şirketin muhasebe müdürü sabah işe gelmiş ki perişan..
"Hayrola?.." demiş patronu, "Bu ne hal?.."
"Özür dilerim efendim.." diye cevap vermiş muhasebeci, "Dün gece uyuyamadım da.."
Patronu yardımcı olabilmek için, "Tüh yahu.." demiş, "Neden koyun saymadın?.."
"Saydım efendim.." demiş muhasebeci, "Sorun da ordan çıktı zaten.. Hata yapmışım, 1 tane eksik çıktı ve bütün gece onu bulmaya çalıştım..!"
10 erkek 1 kadın
On erkek ve 1 kadın bir helikopterden sarkan halata asılıdırlar. İp herkesi taşıyacak kadar güçlü olmadığından hep birlikte aşağı düşmemek için içlerinden birinin ipi bırakması gerektiğine karar verirler ancak bu kişinin kim olacağına karar veremezler.
Tam o anda kadın çok etkileyici bir konuşma yapar. Bir kadın olarak, kocası ve çocukları için her şeyi karşılıksızca bırakmaya alışık olduğunu ve tamamen gönüllü olarak ipi bırakabileceğini söyler. Kadın konuşmasını bitirir bitirmez, ipte asılı 10 erkek onu alkışlamaya başlar...
KISSADAN HİSSE: Bu fıkrayı tüm erkeklere anlatın ki hayatın gerçeğini bir kez daha anlasınlar...)
Şerefsiz
Hâkim sanık sandalyesinde oturan adama “Karınızı çekiçle öldüresiye dövmekle itham ediliyorsunuz” deyince mahkeme salonunun arka taraflarından “Seni şerefsiz herif!” diye bir ses gelmiş. Hâkim sertçe arka sıralara bakıp devam etmiş: “Aynı zamanda kayınvalidenizi de çekiçle öldürdüğünüz ileri sürülüyor.” Aynı ses yine “Şerefsizz..!” diye bağırmış. Hâkim arkadan küfreden adamı tespit edip, “Bana bakın, mahkemeyi engelleme suçundan şimdi sizi içeri attıracağım” deyince, “Özür dilerim efendim” demiş arka sıradaki adam ayağa kalkarak, “Ben bu şerefsizin 10 yıllık kapı komşusuyum, ne zaman bana çekiç lazım olsa ‘Valla bizde yok’ deyip hayatta vermezdi efendim!”
İyi korsan
Uçak’ta kaptan pilotun anonsu başlamış, “Baylar ve bayanlar, size bir kötü bir de iyi haberim var. Kötü haber, şu anda kokpitte eli silahlı bir hava korsanı var ve uçağımız kaçırıldı. İyi haber de şu ki adam ‘Fransız Riviera’sına gitmek istiyor!”
Hangi kadın neye benziyor
Kadının biri, yolda yürürken yanına pasaklı, pejmürde bir kadın yaklaşır ve karnının aç olduğunu söyler. O da cüzdanından 20 YTL çıkararak sorar;
- Bu parayı sana verirsem, bununla akşam yemeği yerine şarap almaz mısın?
- Hayır, yıllar önce içkiyi bıraktım
- Peki... Bu parayla yiyecek almak yerine, alışverişe gitmez misin?
- Hayır, alışveriş için boş zamanım yok. Bütün zamanımı hayatta kalmak için harcamalıyım.
- Bu parayla yiyecek almak yerine, kuaföre de mi gitmezsin?
- Deli misiniz, 20 yıldır saçlarımı yaptırmıyorum!..
"Pekala" der kadın; "Sana bu parayı vermeyeceğim. Onun yerine seni, kocamla beraber akşam yemeğine götüreceğim."
- Peki... Bunu yaptığınız için kocanız size kızmayacak mı? Çok kirliyim ve muhtemelen iğrenç kokuyorum.
- Sorun değil. Önemli olan, kocamın alışverişten, kuaförden ve şaraptan vazgeçen kadınların neye benzeyeceğini görmesi...
Baba yüreği
Ali babasına sormuş;
- Baba ben nasıl dünyaya geldim?
- Gece annenle yatmaya gittiğimizde yatağın çevresine şeker koyduk, sabah kalktığımızda sen gelmiştin.
Bu fikir Ali'nin ilgisini çekmiş ve denemeye karar vermiş. Yatarken yatağının çevresine şeker koymuş. Sabah bütün karınca, böcekler yatağın çevresindeymiş. Ali:
- Ulan şimdi size elimin tersiyle bir korum ama baba yüreği işte...
Para Üstü
Adamın biri bara gidip biraları yuvarlamış, barmen hesabı isteyince "Ama ben baştan ödemiştim.." demiş, "Hatırlamıyor musunuz?.."
"Öyle mi?.." demiş barmen, "Madem öyle diyorsunuz, öyledir.."
Adam dışarı çıkıp bir arkadaşını bulup bedava içki içmek için yaptığı cinliği anlatıp barmenin para takibi yapamadığını söylemiş, bunun üzerine öteki de dalmış bara bir bira söylemiş ve arkasından aynı numarayı çekmiş, "Peki.." demiş barmen, "Madem siz söylüyorsunuz doğrudur.."
O da çıkmış dışarı, tam kapının önünde eski bir arkadaşını görüp bedava nasıl içtiklerini ballandıra ballandıra anlatmış, tabii üçüncü de dalmış bara, viskisinden bir yudum almış ki barmen ona doğru eğilmiş.. "Biliyor musunuz burada bu gece komik bir şeyler oluyor.." demiş. "İki uyanık geldi, ikisi de içki içtiler, beş kuruş ödemedikleri halde 'ödedik' dediler sustum.. Ulan bunu bir defa daha denemeye kalkan olursa burnunun ortasına yumruğumu indireceğim..!"
"Sizin burayı işletme sorunlarınız beni ilgilendirmiyor.." demiş adam, "Laf ebeliği yapıp gargaraya getirmeye çalışacağınıza ikidir istediğim paramın üstünü verin de gideyim artık..!"
İçki öldürür
Komutan, askerlerin gizli şarap içtiklerini anlayınca, kışlanın girişine bir levha astırmış:
“İçki öldürür!”
Ertesi gün levhanın altına bir ekleme:
“Askerler ölmez!”
Bağırsaklar
Bir gün koca, karısına:
- Bak, demiş; her gece böyle kollarını bacaklarını açarak yatmayı sürdürürsen, en sonunda bağırsakların orandan dışarı çıkıverecek.
Kadın:
- Hadi canım sen de, demiş; dalga mı geçiyorsun benimle?
Koca, birkaç kez yere düştüğü bir gecenin sabahında, usulca kalkıp erken açılan bir markete gitmiş ve bir kangal ufak kokteyl sosisi almış. Sonra da eve dönüp, sosisleri hâlâ uyumakta olan karısının, yine usulca ayrık bacakları arasına koymuş. Arkasından da işine gitmiş. Aradan 2 saat geçmeden, cep telefonu çalmış kocanın. Karısı:
- Korkunç bir şey oldu kocacığım, çok korkunç bir şey, diyormuş; uyanınca bir de ne göreyim, bütün bağırsaklarım dışarı çıkmış. Sen haklıymışsın meğer.
Koca:
- Hay Allah demiş; peki ne yaptın?
- Ah bir bilsen, onları geri sokmaya çalışırken neler neler çektiğimi.
Cehennem beğen
Adamın biri ölür, arafta ona iki seçenek sunulur: Ya komünist cehenneme gideceksin ya da kapitalist cehenneme! Adam kapitalist cehennemin kapısına gider, Ronald Reagan’la karşılaşır, nasıl bir yer diye sorar. Reagan cevaplar: “Burada adamı önce diri diri kızgın yağa atarız, sonra da kör bıçaklarla küçük parçalara ayırırız.” Adam hızla uzaklaşıp komünist cehenneme gider. Kapısının önünde uzun bir sıra olan cehennemin başında Karl Marx vardır. Burası nasıl diye sorar. Marx cevaplar: “Burada adamı önce diri diri kızgın yağa atarız, sonra da kör bıçaklarla küçük parçalara ayırırız.” Adam şaşırır: “Kapitalist cehennemden farkı yok, neden millet buraya girmek için sıraya giriyor?” Marx cevaplar: “Çünkü genellikle yağımız biter, çoğunlukla bıçağımız da yoktur...”