Zenci sütanne
Genç bir kadın, aylardır şantiyede olan kocasına aşağıdaki satırları yazar:
“Sevgilim, biliyorsun, sen şantiyedeyken nur topu gibi bir bebeğimiz oldu. Sütüm yetmediği için, yavrumuzu besleyebilmek için bir sütanne tuttum. Yalnız, bu sütannenin zenci olmasından dolayı çocuğumuz, emdiği sütün etkisiyle zaman içinde zenciye dönüştü. Haberin olsun dedim. Bu konuda benim bir suçum olduğunu düşünmezsin umarım. Öptüm, biricik eşin...”
Kadının kocası da bunun üzerine annesine bir mektup yazar:
“Sevgili Anneciğim... Karım bana gönderdiği son mektupta, sütü yetersiz olduğu için bir sütanne tutmak zorunda kaldığını, o sütannenin zenci olduğunu ve bu yüzden bebeğimizin renginin de zamanla koyulaştığını yazıyor. Tabii ki bundan eşimi sorumlu tutamayız. Selam ve sevgilerimle.”
Annesi ise oğluna şöyle bir cevap yazar:
“Sevgili Oğlum... Aslına bakarsan, sen doğduğunda benim sütüm de yetersiz kalmıştı. Ama biz fakir olduğumuzdan, sütanne tutamayıp onun yerine seni inek sütüyle beslemek zorunda kalmıştık. Bu durumda takdir edersin ki, senin safkan bir öküz olmanın sorumlusu ben değilim. Seni seven annen...”
Bira
Amerikalı yatırım uzmanı olar Dr. Marc Faber köşe yazısını şu şekilde bitirmiş:
"Federal hükümet bize 600 dolarlık bir geri ödeme yapıyor. Eğer bunu büyük mağazada harcarsak para Çin’e, benzin alırsak Araplar’a, Bilgisayar alırsak Hindistan’a, giyim eşyası alırsak Pakistan’a, sebze ve meyve alırsak Meksika, Honduras ve Guatemala'ya, düzgün bir araba alırsak Almanya'ya, gereksiz çerçöpe yatırsak Tayvan'a gidecek ve bunların hiçbiri Amerikan ekonomisine fayda sağlamayacak. Parayı ülkemizde tutmanın tek yolu hayat kadınlarına ve biraya harcamak, çünkü artık ülkemde üretilen şeyler sadece bunlar. Ben iyi bir vatandaş olarak üzerime düşeni yapıyorum.."
Depresyon
Psikiyatri profesörü, dersinin başında anlattığı "Manik Depresyon"u anlayıp anlamadıklarını öğrenmek için tipik bir örnekle öğrencilerine sormuş; “ Bir adam, aynı anda geriye, ileriye hızla gidip geliyor, 1 dakika süreyle avazı çıktığı kadar bağırıyor, sonra da hiçbir şey olmamış gibi, gidip yerine oturuyor, oturduğu yerde kontrol edemediği hareketler yapıyor mesela bacak bacak üstüne atıyor sonra birden indirip sigara yakıyor... Sizce bu adam nedir?” Arka sıralardan bir ses gelmiş, "Bir futbol takımının teknik direktörü!.."
Aman dokunma
Yolcunun biri taksi şoförüne bir şey sormak için öne eğilir ve şoförün omzuna hafifçe dokunur. Yolcunun dokunmasıyla birlikte şoför bir çığlık atar ve arabanın kontrolünü kaybeder. Taksi bir otobüse çarpar, kaldırıma çıkar ve şoför büyük bir vitrine birkaç santim kala durmayı başarır.
Birkaç dakika sessizlik olur. Hâlâ titremekte olan şoför “Özür dilerim ama ödümü kopardınız” der. Aynı şoku yaşayan yolcu, “Ben de özür dilerim ama omzunuza hafifçe dokunmanın sizi bu kadar korkutabileceğini düşünmemiştim” cevabını verir.
Şoför “Hayır hayır, tamamen benim hatam. Bugün taksi şoförü olarak ilk günüm. Son 25 yıldır sadece cenaze arabası kullanıyordum da...”
Erkek milleti
Soyguncunun biri bir bankaya girmiş. Çekmiş silahını havaya ateş etmiş. Herkesin yere yatmasını istemiş. Kasalardaki paraları toplamış ve kapıya doğru yönelmiş. Tam çıkacakken oradaki bir adama sormuş:
"Beni gördün mü?"
Adam şaşkınlıkla;
"Evet gördüm" deyince, çekmiş tabancasını adamı alnından vurmuş.
Tam tekrar kapıya hamle etmiş ki kapının yanında bir karı koca duruyor. Adama sormuş:
"Beni gördün mü?"
Adam gayet soğukkanlı bir şekilde yanıtlamış:
"Valla ben hiçbir şey görmedim, ama benim hanım gördü sanıyorum."
Devekuşu
Çocuk sorar;
- Baba kurt köpeği nasıl oluyor?
- Kurtla köpeği çiftleştiriyorlar, kurt köpeği oluyor oğlum...
Çocuk az düşündükten sonra "Vah vah" diyor.
- Ne oldu oğlum?
- Hiç baba... Aklıma "devekuşu" geldi de, kuşa acıdım!..
Eşi kaybolunca
Adam bir hipermarkette, alışveriş eden çok güzel bir kadına yaklaşır;
Afedersiniz, benimle biraz konuşur musunuz? Karımı kaybettim de onu bulmalıyım!..
Kadın sorar:
Karınızı kaybetmenizle, benimle konuşmanız arasında ne ilişki var?
Adam izah eder;
Ne zaman güzel bir kadınla konuşsam, mutlaka bir yerlerden çıkar gelir... Ahan da... Geliyor işte... Teşekkürler...
Eyvah kocam
Karı koca gecenin bir vakti yatak odalarında uyurlarken, kadın herhalde kâbus görmüş ve: “Eyvah, kocam” diye bağırmış. Kocası ise, bunu duyar duymaz, uyku sersemliği ile yatağından fırladığı gibi gardıroba saklanmış...
Bikini
Bir gün fare, ormanın yanından akan nehrin kenarında sinirli sinirli yürürken su aygırını görmüş, "Heyy, su aygırıı..!" diye bağırmış, "Çık ulan sudan.. Kenara çık bakayım şimdi!" Su aygırı oflaya puflaya zorlukla tırmanmış nehrin kenarına, "Tamam.." demiş fare "Şimdi tekrar dönebilirsin..!"
Fare yürümesine devam etmiş, ta ki boynuna kadar nehrin içinde yıkanan arslana rastlayana kadar.. Hemen ona da bağırmış, "Heyy sen..! Kaldır kıçını, çık kenara bakayım..! Arslan şaşırmış ama emre uyup zıplamış dışarı ve silkelenmeye başlamış.. "Tamam.." demiş fare "Tekrar nehre dönebilirsin..!" Arslan denileni yapıp dönmüş eski yerine..
Fare nehir boyunca yürümesine devam etmiş bu sefer filin yıkandığı yere gelmiş, "Heyy sen.. Bayan fil.. Sen de kaldır koca kıçını çık bakalım kenara.. Hemen.." Fil zorlukla dışarı çıkmış, biraz sinirli "Ne oluyor burda?.." demiş, "Su aygırını, arslanı şimdi de beni nehrinden çıkarıp geri soktun.. Neden yapıyorsun bunu?.. Ne sinir bu böyle?.."
"Bu gördüğün sinir falan değil.." diye cevap vermiş fare, "Şu bikinimi çalan şerefsizi bulayım da sinir neymiş o zaman gör..!"
İntihar
Sarışın- Bu sabah kalktım, kendimi çok kötü hissediyordum, 100 aspirin içip intihar etmek istedim..
Arkadaşı- Aman Tanrım.. Ne oldu?..
Sarışın- İlk 2 tane içtikten sonra kendimi "iyi" hissetmeye başladım..!
Annelerimiz laflarıyla bize nasıl öğretirler?
Mantıklı düşünmeyi:
"Ben öyle diyorsam öyledir!.."
Hayatın trajikomik yanlarını:
"Sen daha orda gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldürecem."
Hayatın çelişkilerle dolu olduğunu:
"Kapa çeneni ve çorbanı iç!.."
Hakkımızı alacağımızı:
"Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı."
Ve adaleti:
"Bir gün senin de çocukların olacak. İnşallah onlar da sana senin şimdi bana yaptıklarını yaparlar."
Havuzu doldurmak
SORU: Bir havuza, her gün içindeki kadar su ilave edilmektedir. Havuzun yarısı, sekiz günde dolduğuna göre, tamamı kaç günde doğar?
YANIT: Dokuz gün!. Nedenine gelince, sekizinci gün havuzun yarısı dolmuştu. Dokuzuncu gün, içerisindeki kadar su ilave edince, havuzun tamamı dolar.
Çaresi yok
- Doktor Bey; canım çok sıkılıyor, ne yapayım acaba?
- Can sıkıntısından kurtulmanın kolayı var hanımefendi
- Nedir o?
- Seyahate çıkın.
- Kocam da beraber gelecek olduktan sonra, neye yarar!..
Eyvah battı
Göl kenarında sandal kiralama barakasının önünde patron megafonunu kaldırıp “99 numaralı sandal..” diye bağırmış, “Saatiniz doldu dönün artık!” Dakikalar geçmiş sandalda bir hareket yok.
“99 numaralı sandal” diye yinelemiş patron, “Size söylüyorum. Saatiniz geçti yoksa ceza ödersiniz.”
Yardımcısı “Patron bu işte bir hata var” diye uyarmış “Bizim 75 sandalımız var... 99 numara yok ki?”
Patron biraz düşünüp “Allah Kahretsin” demiş, sonra yeniden megafonu kaldırıp, panik bir halde eklemiş: “66 numaralı sandal. Dayanın hemen geliyoruz.”
Üç arkadaş
25, 50 ve 75 yaşında üç bekar arkadaş varmış. Bunlar, sürekli birlikte olur, beraberce yer içer, eğlenirlermiş.
Bir gün, aynı tarihte, aynı yerde evlenip, aynı otele balayına gitmeye karar vermişler. 25 yaşında olanı;
- Arkadaşlar, bugüne kadar, kendi aramızda her şeyi konuştuk. Şimdi hanımlar olacak. Onların yanında rahat konuşamayız. Birbirimizi de çok merak ederiz. Balayı gecesindeki performansımızı "Günaydın" sözcüğüyle ifade edersek, hanımlar anlamaz
demiş. Parolada anlaşmışlar. Balayı sabahı, otelin salonuna önce 25 yaşındaki girmiş;
- Günaydın arkadaşlar, günaydın, günaydın, günaydın, günaydın...
Ardından 50 yaşındaki odaya girmiş;
- Günaydın arkadaşlar... Günaydın...
demiş. Biraz sonra 75 yaşındaki gelmiş. Önce 25, sonra da 50 yaşındaki arkadaşına bakarak;
"Selamünaleyküm arkadaşlar" demiş.
Düelloya davet
Adamın biri işten eve gelmiş bir bakmış, karısı başka bir adamla yatakta. Hemen tabancasını almış ve öteki adama, “Madem karımı istiyorsun onu benden erkek gibi al. Seni düelloya davet ediyorum” demiş.
Öteki adam bunu kabul etmiş, ikisi birlikte yandaki odaya girmişler kapıyı kapatmışlar. Sonra kadının kocası öteki adama fısıldamış: “Aslında kimsenin canının yanmasına gerek yok, ikimizde havaya ateş edelim sonra ölmüş gibi yere yatalım, karım ilk önce hangimizin yanına koşarsa en çok sevdiği odur.”
Böylece ikisi havaya bir el ateş edip hemen kendilerini yere atmışlar. Kadın silah sesini duyar duymaz koşarak içeri girmiş... Yere yatan iki adama bakmış ve bağırmış: “Hayatım çıkabilirsin, ikisi de öldü!”
Dürüst
Çalışmak için büyük bir mağazaya başvurana, Personel Müdürü meslek durumumu ve tecrübelerimi dinledi, "Bilgisayar hakkında ne biliyorsun?.." diye sordu..
Dürüstçe "Hiçbir şey.." dedi,
"Çok iyi.." dedi, "Zaten kimsenin doğru dürüst bir halt bildiği yok, seni o bölüme alıyorum..!"
Evlenene kadar
Çocuk babasına sorar;
- Baba duyduğuma göre, Afrika'nın bazı yerlerinde erkekler, evlendikleri kadını evlenene kadar tanımıyorlarmış. Niye?
Babası yanıtlar;
- Evladım, bunda bir olağanüstülük yok. Bu dediğin hemen hemen her ülkede oluyor...
Küpe
Patron, yanında çalışan işçinin küpe taktığını görünce "Aa?.." demiş, "Küpe taktığını yanımda çalıştığın onca yıl fark etmemiştim."
"Ha?.. Evet!.."
"Ne kadar zamandan beri takıyorsun?"
"Şeyy..." demiş işçi, "Karım bu küpeyi yatağımızda bulduğundan beri!.."
Benzerlik
Memur maaşı ile bulgur pilavı arasında ne fark vardır?
- İkisi de hemen suyunu çeker.
Kendi kendini
Bilgisayar programı satıcısı sarışın müşterisini telefonla arayarak "Hanımefendi" demiş, "Geçen sene aldığınız stok programını 1 yıldır kullanmanıza rağmen tek kuruş ödemediniz?.."
"Aa.. Ama.." diye cevap vermiş sarışın, "Sen onu bana satarken 'Göreceksiniz bu program 1 yılda kendi kendini ödeyecek' dememiş miydin?.."
Sarışın ve trafik polisi
Sarışın ters istikamette araba kullanırken polis durdurmuş kendisini, "Bayan!.." demiş, "Hayrola... Nereye gidiyorsunuz? Okları görmediniz mi?"
"Ciddi misiniz?" demiş sarışın endişeli bir ses tonu ile, "İnanır mısınız o kadar dalgınım ki, bırakın okları, ben Kızılderilileri bile fark etmedim!.."
Girmek yasak
Üç genç kız göl kıyısında arabadan indiler. Çevrede kimsecikler yoktu. Soyunmaya başladılar. İlk soyunan, mayosunu giymeye gerek görmeden göle doğru ilerledi. Suya dalacakken, bir bekçi arkasından seslendi;
- Bayan, burada göle girmek yasak.
Kıpkırmızı olan genç kız, arabaya doğru giderken;
- Soyunmadan önce söyleseydin ya! diye bağırdı. Bekçi;
- Soyunmak yasak değil ki...
İzliyor - Gözlüyor
Çocuklar öğle yemeği için Katolik ilkokulunun kafeteryasında sıraya girmişlerdi. Masanın başında büyük bir elma yığını, yığının önünde de bir not vardı. Rahibe yazıp elma tepsisinin yanına koymuştu.. "Sadece bir tane alın. Tanrı sizi izliyor!.." Masanın öbür ucunda büyük bir çikolatalı kurabiye yığını vardı. Yanında da küçük öğrencinin yazdığı not.. "İstediğiniz kadar kurabiye alabilirsiniz.. Tanrı elmaları gözlüyor."
Bavul
Adamın biri iş için Hindistan'a gitmiş, Delhi Havaalanı'na inip otele gitmek için taksiye binmiş, müthiş kalabalık bir trafik, uzunca bir yolculuk sonrası otele varmışlar, otel müdürü onu kapıda karşılamış, taksi şöförü makul sayılacak 8 dolar karşılığı bir para istemiş, adam parayı uzatır uzatmaz otel müdürü araya girmiş, "Seni değersiz parazit.. Seni eşşoğlu eşşek!" demiş şöföre, "Böyle kazıklar atarak ülkemizin adını kirletiyorsunuz.. Aşağılık mahluklar..!" Müdür paranın yarısını alıp adama iade etmiş, şöförün ensesine bir tokat patlatarak "Defoll..!" demiş, "Defol ve bir daha seni buralarda görmeyeyim..!"
Şöför trafiğin içinde kaybolurken müdür " Özür dilerim efendim.." demiş, "Nasılız?.."
"Valla.." demiş şaşkınlığını atlatamayan adam , "Taksinin bagajında kalan bavulumu buldurabilirseniz sanırım iyi olacağız..!"
Küçük Utku
Küçük Utku'ya anneannesi telefonda sorar;
"Utkucuğum, sen oruç tutuyor musun?"
"Hayır anneanne oruç tutmuyorum. Fenerbahçe'yi tutuyorum"
Seçim
- Amcam bu seçimde milletvekili seçildi..
- Hadi ya?.. Şimdi ne yapıyor?..
- Hiç bi şey.. Seçildi dedim ya..!
Sarışın güzelin zarları
Gazinoda iki görevli sıkıntıdan patlamış bir şekilde rulet masasında dikiliyorlarmış. Derken içeri fıstık gibi bir sarışın girmiş, masaya 10 bin dolar koymuş veee; "Baylar, umarım sizin için sorun olmaz ama, ben çıplakken kendimi daha şanslı hissediyorum" diyerek oracıkta çırılçıplak soyunmuş... Sonra elindeki zara öpücük kondurmuş;
"Haydi tatlım, bana yeni kıyafetler lazım" diye, zarı fırlatmış.
Ve, "Evet!.. Evet!.. Kazandım!.." diye, sevinç çığlıkları atarak iki adama sarılıp öpmüş, kıyafetlerini toplamış, masadaki bütün paraları almış ve koşa koşa gitmiş. İki adam da bakakalmışlar...
Biri "Vaovv" demiş, "Ne kadındı be... Peki kaç atmıştı?"
Öteki cevap vermiş; "Bilmeem..."
KISSADAN HİSSE: Bütün sarışınlar aptal değildir, ama bütün erkekler erkektir.
Duvar
Gazeteci Ağlama Duvarı'nın önünde başını sallaya sallaya dua eden yaşlı adama yaklaşmış.. "Sizi üç gündür burada görüyorum" demiş.. "Ben 40 yıldır burada dua ediyorum" demiş, yaşlı adam.. "Peki dualarınız gerçekleşiyor mu bari?.."
"Nerde!.." diye iç çekmiş yaşlı adam.. "Sanki duvara konuşuyorum.."
Baba
Öğretmen çocuklara, babalarının mesleklerini soruyordu: “Metin, baban ne iş yapıyor?” Metin cevap verdi: “Otobüsleri kaldırıyor öğretmenim...” Önde oturan çocuk yanındaki arkadaşına sordu: “Pek anlamadım. Neymiş babası?” Arkadaşı büyük bir saflıkla cevap verdi: “Vinçmiş vinç!”
Dert
Derdini karınla paylaş, Sonra...
Hem derdinle hem de karınla uğraş...
Şemsiye tamircisi
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespear'e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur: "Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..."
Dünya güzeli
Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına gitmiş. Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretecek. Yatakta bitkin, yarı kendinden geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamış:
“Bakın yüz rengi sarıya yakın. Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor. En fazla değişik kas yüzümüzdedir. Bakın kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız. Çene aşağıya sarkmış duruyor.”
Hasta da öğrenciler gibi dikkat kesilmiş dinliyor. Profesör “Bu bir batın sendromu belirtisidir” diyecek ki yerinden zorlukla dikilmeye çalışan hasta fırsat vermemiş. Zor bela mırıldanmış: “Sen sanki dünya cüzelisun...”
Avukat
Postaneye giren kadının dikkatini çekmiş, orta bankoda adamın biri elindeki üzeri çeşitli kalp motifleri ile süslenmiş pembe zarflı kartlara müzikli aşk pulları yapıştırıyor ve zarfı kapamadan içlerine seksi kadın kokuları püskürtüyormuş.
"Hayrola?" demiş kadın, "Ne yapıyorsunuz merak ettim de..."
"Evli erkeklerin ev adreslerine, bin tane imzasız sevgililer günü kartı gönderiyorum" diye cevap vermiş adam, "Ama neden?.." diye sormuş kadın.
"Çünkü ben bir boşanma avukatıyım!.." diye cevap vermiş adam.
Seher
Profesör, sabah ilk dersinde öğrencilerine "Güne başlamanın en iyi yolunu buldum" demiş, "Sabah gün doğarken tam seherde kalkacaksınız, pencereyi açıp derin bir nefes alacaksınız, 5 dakika bir egzersiz ve arkasından soğuk bir duş. O zaman doğanın hediyesi eşsiz seheri hissetmeye başlayacaksınız."
Arka sıralardan uykulu bir ses gelmiş, "Seher'den biraz daha bahseder misiniz?."
Yaşlı adam ve sevgilisi
Mücevherciye girip "Pırlanta bakacağız" diyen adam, vitrinden çıkartılan 4 bin dolar değerindeki pırlantayı görünce suratını buruşturur ve "Lütfen en değerli pırlantanızı gösterin" der. Satıcı kasadan bir yüzük çıkartarak uzatır;
- Bu en değerli yüzüğüm. 120 bin dolar.
Sarışın ve çok güzel olan sevgilisi, yüzüğe bayılır. Yaşlı adam çek defterini çıkarıp 120 bin dolar yazar ve izah eder:
- Bugün cumartesi, bankaların kapalı olduğunu biliyorum. Çeki size bırakıyorum. Pazartesi sabahı bankama telefon edin ve çekin karşılığını aldıktan sonra, çekin üstünde yazılı olan telefonumdan beni arayın. Biz de gelip yüzüğü alırız.
Pazartesi sabahı mücevherci yaşlı adamı arar;
- Siz benimle alay mı ediyorsunuz? Hesabınızda hiç para yokmuş!
Yaşlı adam:
- Sen yüzüğü dükkanında sakla ve çeki yırtabilirsin. Sayende şahane bir hafta sonu geçirdim...
Nuh Tufanı
İki aristokrat kadın karşılıklı sohbet ederken birbirlerine hava atıyorlarmış. “Benim ailem Büyük İskender’e kadar dayanıyor... Ya sizinki?” diye sormuş birinci kadın. “Vallahi maalesef tam olarak bilemiyoruz...” demiş ikincisi, “Tüm evraklar Nuh Tufanı’nda kaybolmuş!”
Bay bay öpücüğü
Adam yattığı divanda gazetesini okurken genç kızı "Babişkoooo..!" diye girmiş odasına, "Arkadaşlarımla buluşmaya gitmeden önce sana kocaman bir bay bay öpücüğü vermeye geldim..!" "Çok geç kaldın kızım.." diye cevap vermiş adam gözlerini gazetesinden ayırmadan, "Annen 2 dakika önce gelip aynı şeyi yaptı, ve inan hiç nakit param kalmadı..!"
Çalar saat
Bir işyerinde, depo şefi işten çıkartılır. İşçiler, çalışkan biri olarak bildikleri şeflerinin, neden çıkartıldığını merak eder ve uygun bir ortamda,l müdüre sorarlar:
- Şefimiz, çok akıllı ve saat gibi çalışkan biriydi. İşten neden çıkarıldı acaba?
Müdür:
- Evet... Saat gibiydi ama "çalar" cinsinden!..
Ayakkabı vurması
Bir general çok güzel eşinden boşanır. Böyle güzel bir kadından boşandığını duyan bir dostu, generale sorar;
- Eşinizle çok iyi anlaşıyordunuz, çok da hanımefendi bir kadındı niye ayrıldınız?
General, ayakkabısını çıkartıp dostuna doğru tutar ve ilave eder;
- Bu ayakkabıyı görüyorsun; güzel, sağlam ve gösterişli değil mi? Ama ayağımı nasıl vurduğunu ben bilirim...
Tüh yazık
Adam yeni taşındıkları apartmanda 70 yaşlarındaki kadın komşusu ile karşılaşmış. Kadın sormuş;
- Oğlunuz nerede çalışıyor?
Adam ünlü Alman firmasını kastederek okunduğu gibi cevaplamış.
- Boşta mühendis.
Kadın üzülmüş.
- Demek bir iş bulamadı daha ha. Tüh yazık.
Uyutan ders
Üniversitede ders verirken hamileliği ilerlemiş evli öğrencilerimden birinin karnını sıvazladığını gördüm.. Ders bitip sınıftan çıkarken "İyi misin?.." diye sordum, "Karnını ovuşturup duruyordun da.."
"Oh, iyiyim.." dedi gülümseyerek, "Bebeğim ayaklarını asağı yukarı ittirip duruyor.. Biraz ağrı yaptı da.."
"Aman sağlıklı olsun da.."
"Evet, haklısınız.." dedi, "Ama çok garip.. Genelde sizin dersinizde hep uyurdu..!"
Ne denir
1 kadından, 1 bebeği, 1 ayda doğurmasını bekleyen kişiye GENEL MÜDÜR denir.
9 bebeğin 1 ayda, 9 ayda ise 81 bebeğin doğabileceğini söyleyen kişiye de Ar-Ge Mühendisi denir.
1 ayda, dokuz doğuran kişiye MEMUR denir.
Bebek falan istemediğini söyleyen kişiye ise MÜŞTERİ denir.
Bu biiir
Çocuk dedesine sormuş: “Dede, ninem ile kaç yıldır evlisiniz?”
Dedesi ceaplamış: “40 yıldır evlat...”
- Peki ama dede, ben sizi hiç kavga ederken görmedim bunun sırrı nedir?
- Otur evlat anlatayım... Nikâhımız kıyıldı. Benim at arabasına ninenin üç beş eşyasını attık ve bizim köyün yolunu tuttuk. Yolda atın ayağı tökezlendi. “Bu bir” dedim. Yola devam ederken bir daha tökezlendi, ben “Bu iki” dedim. Köye de epey yolumuz vardı. Bizim atın ayağı bir daha tökezleyince “Bu üç” dedim ve çektim piştovu, atı orada vurdum. Ben atı vurunca ninen başladı bana söylenmeye:
- Biz nasıl gideceğiz. Niye durup dururken atı vurdun. Sende hiç akıl yok mu? Bu eşyaları nasıl götüreceğiz?
Ben de döndüm ninene: “Bu biiirrr” dedim. O gündür bu gündür, gül gibi geçinip gidiyoruz.
Evlenmek ve katlanmak
Melih Cevdet Anday 'a sormuşlar "Evlilik nedir?" diye :
”Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabii o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna evlenmek denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik katlanmaktır " demiş.
Siz kendinize bakacaksınız
Kızın babası damat adayına, “Demek kızımla evlenmek istiyorsun” demiş, “Pekii bir aileyi geçindirebilecek maddi durumun var mı?”
“Yok, yok, yok bir dakikaa...” diye ayağa fırlamış oğlan, “Ben sadece kızınızı geçindirebilirim, siz artık kendi çarenize kendiniz bakacaksınız... Olur mu ya?”
Dişlerini sakladım
2 yaşlı kadın çay içerken kocalarını çekiştirmeye başlamışlar.. "Kocamın tırnaklarını yemesi beni deli ediyor" demiş biri, "Benimkinde de ayni hastalık vardı.." demiş diğeri, "Ama ben onun bu kötü alışkanlığını kırdım..!" "Aa?.. Nasıl?.." "Dişlerini sakladım..!"
Pansiyoncu
Pansiyoncu kadının evinde, genç bir erkekle genç bir bayan oturuyordu. Pansiyoncu kadın, sabaha karşı genç bayanın odasından bir gürültü duydu. Kalkarak bayanın odasına gitti ve orada delikanlıyı yakaladı. Genç adamın üstünde sadece pijama bulunuyordu.
- "Senin ne işin var" diye sordu.
Delikanlı, boynunu bükerek yanıt verdi;
- Buraya sadece ilaç getirmek için geldim. Bu bayanın başı ağrıyormuş da...
Pansiyoncu kadın, yataktaki bayanı ve ayakta duran delikanlıyı yukardan aşağıya süzdükten sonra;
- Peki. Ancak, sokağa çıkmadan önce eczanenizi kapatsanız çok iyi olur!..
Niçin
Evliliğinden yakınan adama sorarlar:
- Evliliğin ilk ayına niçin balayı derler?
- Ondan sonraki aylar hep zehir gibi acı olduğu için olsa gerek...
Şampanya
Barda içki içmekte olan adam yanında oturan kadına fısıldar;
- Şampanya sizi güzelleştiriyor.
- Ama ben bir kadeh dahi içmedim.
- Ben onuncu kadehim-deyim.
İlaçların etkisi
Adam geçirdiği ameliyattan sonra hastane odasında ayılırken başucunda oturan karısını görmüş, "Oh hayatım..." demiş gözlerini aralayıp gülümseyerek "Müthiş güzelsin..." ve hemen tekrar bayılmış. Biraz sonra tekrar kendine gelip, "Karıcığım.. Hoşsun..." demiş.
"Aaa?.." diye cevap vermiş karısı, "Önce 'Hayatım çok güzelsin', sonra sadece 'Hoşsun' ne oluyor öyle?"
"Ah karıcığım" demiş adam, "Herhalde ilaçlar etkisini kaybetmeye başladı..."
Vergi beyannamesi
İş adamının vergi beyannamesinde "Bekar, bir çocuklu" ibaresini gören mali müşavir sorar;
- Hem bekar, hem çocuklu? Bu, vergi beyannamesi için bu bilgileri yazan sekreterinizin bir hatası olmasın?
İşadamı:
- Ne yazık ki, evet... diye cevap vermiş.
Genç kız ve oğlan
Genç kız oğlana döndü... "Bluzumu çıkar..." Oğlan çıkardı. Kız devam etti: "Sutyenimi de çıkar!" Oğlan çıkardı. Kız gene konuştu; "Eteğimi de çıkar." Oğlan onu da çıkardı. Kız bir daha konuştu: "Külotumu da çıkar.." Oğlan onu da çıkardı. Kız haykırdı: "Sapık herif!. Sana kaç defa söyledim, benim eşyalarımı giyme diye."
Anasından doğduğu gibi
Uzun zamandır birbirlerini görmeyen Dursun ile Temel kahvede karşılaşmışlar. Dursun başlamış anlatmaya;
- Ula Temel artık yaşlanduk. Ayaklarum, kollarum, başum anlayacağun her tarafum ağriyi. Bu yaşliluk ne kötü bişeydur. E sen nasilsun bakalum?
Temel cevap verir,
- Eyiyum eyiyum. Anamdan doğduğum ilk günkü gibiyum. Başumda saçum yok. Ağzumda dişum yok. Altuma yapayrum haberum yok...
İki Organ
Cebrail, Cennet'te volta atan Adem'in yanına gelmiş.. "Sana bir iyi, bir de kötü haberim var" demiş..
Adem "Önce iyi haberi ver ki, kötüye dayanacak moralim olsun" diye yanıt vermiş..
Melek başlamış anlatmaya.. "Tanrı sana iki organ verdi. Birinin adı beyin. Yeni şeyler yaratmanı, sorunları çözmeni, Havva ile tatlı tatlı sohbetler etmeni beynin sağlayacak.."
Biraz durmuş ve devam etmiş... "Verdiği ikinci organın adını henüz koymadık. Ama o sana inanılmaz zevk verecek, üremeni ve insan neslini sürdürmeni sağlayacak. Havva'yı öyle mutlu edeceksin ki, sana iyice bağlanacak."
Adem çok heyecanlanmış.. "Harika" demiş.. "Harika bir haber bu..Peki kötü haber ne?.." Cebrail cevap vermiş :
"Bu iki organı asla aynı anda kullanamayacaksın!"
Evlenmeye karar verdim
Genç adam heyecanla eve gelmiş annesinin yanına giderek: “Anneciğim, evlenmeye karar verdim ve hayalimdeki kadını buldum. Ancak senin de aynı fikirde olup olmayacağını merak ediyorum. Eğlence olsun diye yarın sana üç tane hanım arkadaşımı getireceğim. Bakalım hangisi ile evleneceğimi bulabilecek misin?”
Anne merakla kabul etmiş. Ertesi gün, genç adam yanında üç tane güzel hanımla eve gelmiş. Hep beraber oturmuşlar, sohbet etmişler. Anne çay, pasta servisi yaparken, sorular soruyormuş. Akşam olunca hanımlar izin isteyip, kalkmışlar. Genç, annesine dönerek, “Tahmin et bakalım. Hangisiyle evleneceğim?” diye sormuş.
Anne, büyük bir kararlılıkla, “Kızıl saçlı olanla evleneceksin” demiş. Adam çok şaşırmış. “Nasıl tahmin ettin? Tam isabet” deyince anne cevabı yapıştırmış: “İçlerinden bir tek onu sevmedim de.”
Hızlı düşün, sakin ol, güçlü görün
Adamın biri Afrika’da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki, karşıdan bir leopar geliyor ve belliki günlük yiyeceğini arıyor.
“Şimdi başım dertte” diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldigi yöne dönerek kemikleri yemeye başlamış, bu arada da arkadaki haraketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmaya başlamış: “Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mıdır?”
Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış.
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun onları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak leoparın yiyecek olarak kendisine saldırmasından kurtulacağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna “Atla sırtıma gidip şunu yakalayalım” demiş.
Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte yaklaştığını fark edince “Şimdi ne yapacağım” diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını yine leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri yemeye devam etmiş.
Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmaya başlamış: “Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hâlâ haber yok.” Zekâ işte böyle bir şey işte. Hızlı düşün, sakin ol, güçlü görün, düşmanını kendi silahı ile yen
Karıştırma
Küçük kız annesine "İlk insan nasıl dünyaya geldi?.. diye sormuş. "Tanrı Adem ve havva'yı yarattı, çocukları oldu ve insanoğlu yeryüzüne yayılmaya başladı yavrum.." diye izah etmeye çalışmış annesi.. Birkaç gün sonra küçük kız aynı soruyu babasına da sormuş, "Binlerce yıl önce maymunlar vardı.." demiş babası, "Bizler de evrim geçirerek onlardan türedik..!" Farklı iki cevaptan aklı karışan kız tekrar annesine gidip "Nasıl olur anne?.." demiş "Sen banan insanın Tanrı tarafından yaratıldığını, babamın da maymunlardan geldiğini söylüyor..
Karıştırıyorum..!" "Karıştırılacak bir şey yok, çok açık..!" demiş annesi hafif sinirlenerek, "Ben sana benim ailemi, baban da kendi ailesini anlatmış."
Meçhul asker
Küçük bir çocuk babasıyla, önünde resmi bir tören yapılmakta olan “Meçhul Asker Anıtı”nın karşısından geçerken, sormuş babasına:
- Bu ne baba?
- O gördüğün anıt; savaşta ölmüş, adı sanı bilinmeyen askerlerin anıtı. Onlar için yapılıyor o tören de...
Çocuk, yine sormuş saf saf:
- O askerleri hiç kimse tanımıyor mu?
- Tanımıyor.
- Öyleyse niye öldürmüşler onları?
Kırk altının yarısını biliyor musunuz?
Bu sorunun yanıtını bilen yok!..
Soruyorsunuz "Kırk altının yarısı kaç?"
Yanıt : 23
- Bilemediniz kırk altının yarısı 20 altın eder.
Peki... Karşınızdaki 20 derse... O zaman da;
"- Bilemediniz kırk altının yarısı 23 eder" dersiniz.
Özetle, bu sorunun yanıtını kimse bilemez.
Winston Churchill
Londra'ya gelen turist taksiye binmiş, taksi şöförünün adının Winston Churchill olduğunu öğrenince "Aa?.. demiş, "Adınız gerçekten Winston Churchill mi?
"Evet.. Bu benim adım.."
"Hayli bilinen bir isim.."
"E herhalde." diye cevap vermiş şoför, "40 senedir taksi şoförlüğü yapıyorum."