Kontrollü değil, erken doğurtulmuş darbe girişimi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, üstelik referandum öncesi kötü bir zamanlamayla, 15 Temmuz’un “kontrollü darbe” olduğunu söyledi ve fakat gerisini getiremedi.
Baştan belirtelim: Bize göre 15 Temmuz darbe girişimi kontrollü bir darbe değildir, fakat ilk günden beri ısrarla üzerinde durduğumuz gibi “erken doğurtulmuş” bir darbe girişimidir. 17 Temmuz 2016 tarihli “Erken doğuma zorlanan darbe girişimi” başlıklı makalemizden beri bu tezi ileri sürüyoruz.
Üstelik üzerinden geçen 9 ayda bu tezi kuvvetlendiren pek çok olgu ortaya çıktı. Neler mi? Baştan başlayarak inceleyelim…
GENELKURMAY ve MİT EN AZ 5 SAAT ÖNCE BİLİYORDU
Artık en somut veridir: Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan darbeyi en az 5 saat önceden biliyordu.
Özetle MİT Müsteşarı Hakan Fidan darbeyi 16.00’da Genelkurmay Başkanlığı’na bildirdi, 16.30’da ikinci bir uyarı daha yaptı. 17.30’da karargâha giderek Genelkurmay 2. Başkanı ile görüştü. 18.00’da Genelkurmay Başkanı Org. Akar’la toplantı yaptı.
Bu bilgiler, daha sonra iddianameye yansıyan kamera kayıtlarınca da doğrulandı. Örneğin görüntülere göre Fidan 18.10’da karargâha giriş yapıyor ve protokol görevlisi bir kadın subay refakatinde 20.22’de karargâhtan çıkıyordu. Darbeciler ise 21.22’de karargâha geliyor! Darbecilerin Org. Akar’ı karargâhtan çıkarma saati ise görüntülere göre 23.15. (Aydınlık, AKP’li vekil darbe öncesi Genelkurmay’da çıktı, 27 Nisan 2017)
Yine Genelkurmay’ın 19 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı resmi yazılı açıklamada da darbeyi saat 16.00’da öğrendikleri belirtilmektedir! (Bu yazılı açıklama nedense daha sonra TSK’nin internet sitesinden kaldırıldı!)
ERDOĞAN DARBEYİ ENİŞTEDEN ÖĞRENMEDİ!
Darbe girişiminin bir numaralı hedefi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 gün sonra Al Jazeera kanalına verdiği röportajda darbeyi eniştesinden duyduğunu açıkladı! Dahası “doğru istihbarat olsaydı önceden önlenebilirdi” de dedi! (Yeni Şafak, Cumhurbaşkanı Erdoğan: Darbeyi eniştemden öğrendim, 20 Temmuz 2016)
Reuters’e yaptığı açıklamaya göre Erdoğan 15 Temmuz’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı aramış ve ulaşamamıştı! (Sözcü, Cumhurbaşkanı Erdoğan: MİT Müsteşarını aradım ama ulaşamadım, 21 Temmuz 2016)
Bu durumda darbe girişimini 5 saat önceden bilen Akar-Fidan ikilisi Erdoğan’ı uyarmamıştı! Peki öyle mi? Ve öyleyse neden 9 aydır hâlâ görevdeler?
Önceleri bu durum, yani MİT Müsteşarı’nın Erdoğan’ı bilgilendirmemesi, “gelen istihbarat darbe girişimi değildi, MİT’e yönelik bir hareketlilikti” diye geçiştirilmeye çalışıldı. Oysa meselenin bundan fazla olduğu ortadaydı. Zira Fidan Marmaris’te otelde dinlenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koruma müdürü Muhsin Köse’yi bizzat arıyor ve “karadan, havadan ya da denizden gelebilecek bir tehdide karşı önleminiz var mı” diye soruyordu! (Milliyet, Serpil Çevikcan, Marmaris’e uyarı telefonu, 21 Temmuz 2016)
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Güler’in ifadesi de bu bilgiyi doğruluyor.
Çünkü Hakan Fidan Erdoğan’ın koruma müdürünü yanlarında aramıştır. Hatta Fidan gelen istihbarat ile ilgili karargâhta şöyle demiştir: “Komutanım bu olay daha büyük bir olayın parçası olabilir.” (Hürriyet, 15 Temmuz'un Genelkurmay görüntülerini 092660 plakalı tankla ezip yakmışlar, 5 Mart 2017)
Artık soru şudur: MİT Müsteşarı tarafından karadan, havadan ya da denizden gelebilecek bir tehdide karşı önlemi var mı diye sorulan koruma müdürü Erdoğan’a hiç haber vermemiş midir?
Geçelim, Erdoğan’ın haberi vardır!
Kaldı ki Erdoğan Marmaris’ten İstanbul Atatürk Havalimanı’na inip basın toplantısı yaptığında da aslında her şeyi bildiğini şu cümlesiyle ortaya koymuştur: “Öğleden sonra bir hareketlilik ne yazık ki silahlı kuvvetlerimizin içinde mevcuttu ve bu hareketliliğin neticesinde de Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde bir azınlık ne yazık ki…” (Hürriyet, Cumhurbaşkanı Erdoğan: Şu anda yapılan hareket bir ihanet hareketidir, bir ayaklanma hareketidir, 16 Temmuz 2016)
Hatta artık soru şudur: Erdoğan darbe girişimini “öğleden sonra”dan itibaren mi biliyordu, yoksa daha öncesinden mi? Zira Erdoğan’ın bulunduğu Okluk Koyu’ndaki tüm tekneler hiçbir gerekçe gösterilmeden darbe girişiminden 4 gün önce, 11 Temmuz’da koydan çıkartılmıştı! (diken.com.tr, Erdoğan’ın konutu var, yandan geç: Gökova Körfezi’ndeki teknelerin yeri değiştirildi, 11 Temmuz 2016)
Dahası darbenin ayak sesleri gelmektedir ki, örneğin Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek “darbeyi 14 gün önce milletimize duyurduk” demektedir. (ulusalkanal.com.tr, Doğu Perinçek: Darbeyi 14 gün önce milletimize duyurduk, 16 Temmuz 2016)
Perinçek bu açıklamasından 7 ay sonra da, darbeyi aslında bir gün önce hükümete söylediklerini de açıkladı: “Darbeyi de bir gün önce Genel Başkan Yardımcımız Sayın Atilla Uğur gitti Yeni Şafak gazetesine bildirdi. ‘Önümüzdeki günlerde Fethullah Terör Örgütü’nün bir darbe girişimi vardır’ dedi. Ve aynı zamanda da hükümete bildirmelerini istedi.” (cumhuriyet.com.tr, 15 Şubat 2017)
AKSAKALLI: KIŞLAYI TERK ETME EMRİ VERİLSEYDİ DARBE ORTAYA ÇIKARDI
Gelelim önceden bilinen bu darbe girişiminin engellenip engellenemeyeceğine…
Darbe girişiminin bastırılmasında kritik role sahip olan Özel Kuvvetler Komutanı Korg. Zekai Aksakallı’nın ifadesi bu konuda çok önemli bir ipucu veriyor: “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda personel kışlayı terk etmesin emri verilir. Bu emir 15 Temmuz’da verilseydi darbe girişimi ortaya çıkardı.” (Cumhuriyet, Zekai Aksakallı'dan '15 Temmuz' ifadesi: Ömer Halisdemir'e talimatı ben verdim, 20 Mart 2017)
Ancak darbe girişimini saat 16.00’da öğrenen Hulusi Akar nedense bu emri vermemiş ve dahası hiçbir ciddi önlem almayıp darbecilerin 21.22’de karargahına gelmesine kadar beklemiştir!
En üst düzey komutanlar bile haberdar edilmemiştir! Öyle ki haberdar edilmeyen havacı komutanlar düğün programını iptal etmeyip topluca düğünde tutuklanıştır!
14 TEMMUZ’DAKİ AKAR-FİDAN GÖRÜŞMESİ
Gelelim bir başka ayrıntıya…
Akar-Fidan ikilisi darbe girişimini haber alıp 5 saat boyunca ne yaptı? Saat 18.10’da karargâha gelen ve saat 20.22’de karargâhtan ayrılan Fidan 2 saat 10 dakika boyunca Akar’la birlikte sağlam bir önleyici plan yapamadı mı?
Gelin bir gün öncesine gidelim.
Keskin nişancı Piyade Üstçavuş Mehmet Bilge, Ömer Halisdemir’i şehit eden darbecilerin yargılandığı davanın 22 Şubat 2017 tarihli duruşmasında şu ifadeyi verdi: “14 Temmuz'da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda bir kurs kapanış töreni yapıldı. Normalde Cuma günü yapılması lâzım, Perşembe yapıldı. Niye Perşembe? Bunun bir nedeni var mı, Özel Kuvvetler'e sorulsun. Katılımcılar kim; Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı. Paraşüt atlayışları yapılacaktı, ama hava şartları bahane edilerek, iptal edildi. Bildiğimiz kadarıyla o gün Ankara'da hava gayet iyiydi. Meteorolojiden o günkü hava durumunun da sorulmasını istiyorum. Tören saat 17.30'da bitiyor. Adamlar başına bir şey gelmesinden korktuğu için söyleyemiyor, belki de inkâr ederler; Törenden sonra Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı havuzlu bahçede sohbete koyuluyor. Duyduğum, bildiğim kadarıyla anlatıyorum; Zekai Paşa bile yanlarına yaklaştırılmıyor. Bu sohbet saat 23.00'e kadar sürüyor. Önce MİT Müsteşarı'nın çıkması gerekirken, Genelkurmay Başkanı çıkıyor. MİT Müsteşarı orada askeri bir yöneticiyle kalıyor.” (Müyesser Yıldız, Hulusi Akar ve Hakan Fidan darbeden bir gün önce neredeydi, Odatv, 27 Şubat 2017)
TBMM Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu yeniden toplanıp Akar ve Fidan’ı çağırmalı ve ikiliye bu soruyu sormalıdır!
AKP’Lİ VEKİL DARBE GÜNÜ 2.5 SAAT KARARGÂHTA
Bitmedi, ele alınması gereken bir diğer konu da AKP’nin asker kökenli milletvekili Şirin Ünal’ın darbe girişimi günü Genelkurmay Karargahı’nda ne aradığıdır?
İddianameye yansıyan kamera görüntülerine göre Şirin Ünal karargahtadır ve saat 16.00’da ayrılmak üzere aracına binmiştir. Karacı bir subay Ünal’ı yoldan geri çevirmiş, Ünal bu kez 16.07’de karargâhtan ayrılmıştır! (Aydınlık, AKP’li vekil darbe öncesi Genelkurmay’da çıktı, 27 Nisan 2017)
Şirin Ünal darbe girişiminden 20 gün sonra Sultangazi’deki demokrasi nöbetinde o geceyi anlattı. Ünal, Akar’ın davetiyle karargâhta bir görüşme gerçekleştirdiğini, 2,5 saat süren görüşmede Akar ile Yüksek Askeri Şura’ya (YAŞ) yönelik çalışmaları beraber gözden geçirdiklerini anlattı! (eminhaber.org, Ak Parti Milletvekili Şirin Ünal O Gece Yaşananları Sultangazi’de Anlattı, 5 Ağustos 2016)
Bu açıklama doğru bile olsa tuhaftır. Asker kökenli bile olsa bir milletvekili YAŞ çalışmasını Genelkurmay Başkanı ile birlikte 2,5 saat nasıl gözden geçirir? Kimlerin terfi alacağı iktidar partisi milletvekilinin işi midir?
DARBE KOALİSYONU
Toparlarsak, açıklanan bildiride de görüldüğü gibi darbe aslında 17 Temmuz 2016’da saat 03.00’de yapılacaktı, 6 saat öncesinde değil…
Ancak darbeciler o saati beklememiş ve 16 Temmuz 2016 akşamı saat 21.00’de harekete geçmişti.
Peki darbeciler neden 6 saat beklemeyip herkesin ayakta olduğu saatlerde darbe girişimine başladılar? Mecbur mu kaldılar?
İfadelerden de anlaşılacağı gibi aslında darbe girişimi üç grubun koalisyonu ile planlanmıştı: FETÖ’cü yapı, Atlantikçi grup ve hükümetten rahatsız olan ve zaten emeklilikleri gelmiş olan grup…
Bu gruplardan birinin girişimden önce “ikna” edildiği ve vazgeçirildiği anlaşılıyor. Diğer grubun ise bir kısmının hiç başlamadığı, başlayanların da hızla vazgeçtiği anlaşılıyor. FETÖ’cü grubun ise ne pazarlık şansı vardı ne de geri çekilme… Şanslarını denediler ve kaybettiler.
Özetle, bilinen bir darbe girişimi erken doğuma zorlanmıştı!
DARBE NEDEN ENGELLENMEDİ?
Peki neden Zekai Aksakallı’nın söylediği önlem alınarak darbe ortaya çıkarılıp engellenmedi de, erken doğuma zorlandı?
Yanıtı daha darbe girişimi bastırılmamışken Erdoğan’ın havalimanında yaptığı şu açıklamada yatıyor: “Her olanda hayır vardır anlayışından hareketle de eninde sonunda şu anda bu çıkış, bu hareket Allah'ın bize büyük bir lütfu. Niye büyük bir lütfu? Çünkü bu, tertemiz olması gereken Silahlı Kuvvetlerimizin temizlenmesine vesile olacak olan bir harekettir.” (Sputnik, 16 Temmuz 2016)
Peki TSK’yi FETÖ’cülerden temizlemek için ille de darbe girişimi mi olması gerekiyor? İdari soruşturmalarla, YAŞ’la, operasyonlarla FETÖ’cüler tasfiye edilemiyor mu?
Asıl yanıt ve “Allah’ın lütfunun” ne olduğu kısa bir süre sonra ortaya çıktı: Erdoğan darbe girişimini fırsata çevirip TSK’yi “parçaladı”!
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı TSK’den alınıp İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Askeri okullar kapatıldı. GATA, Abdülhamid ismiyle TSK’den alınıp Sağlık Bakanlığı’na bağlandı. Kışlaların bir kısmı kapatıldı, bir kısmı şehir dışına çıkarıldı. Askeri yargı kaldırıldı vs. Özetle, TSK parçalarına ayrılarak farklı bakanlıklara bağlandı.
Darbe girişiminin neden engellenmeyip de bastırılabilmek için erken doğuma zorlandığının ikinci yanıtı ise Başkanlık’tı. Erdoğan darbe girişimini fırsata çevirerek ve Devlet Bahçeli’nin de yardımıyla rafa kaldırılmış bu projeyi kamuoyunun önüne getirdi ve meşruluğu tartışmalı bir seçimin sonunda da rejimi değiştirdi!
Başta ana muhalefet partisi olduğu için CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri bu konunun üzerine gitmelidir. YSK’nin “tam kanunsuzluk şartları oluşmadı” diyerek rejim değişikliği oylamasını kabul ettiği şartlarda otokrasinin önlenmesi bu “toplu” mücadeleyle olacaktır!
Mehmet Ali Güller
29 Nisan 2017